yirmi altı

1.3K 119 27
                                    

Gülsün kaşlarını çatarak Ateş'i izliyordu. Damadını tanıdığı günden beri severdi. Tamam başka şartlar altında tanımayı tercih ederdi belki. Serçe'nin daha farklı bir eş seçimi olsun isterdi ama Ateş'e insan olarak bir itirazı yoktu.

Sadece bu küçük görünen farklar, bu ayrı dünyalar meselesi onu iki gençten çok daha fazla rahatsız etmişti her zaman.

İnsanlar damadının ya da ailesinin imkanlarından yararlandığını düşünmesin diye her hareketi kontrollüydü artık. Salon isim yapmıştı. Ünlü zengin, ortalama her çevreden müşterisi olan, kendi kendine dönen bir fabrika gibiydi. Sırf isim hakkı için ciddi servetler teklif edilir olmuştu. Yayıncılar sabah programı yapmasını istiyor, markalar sırf reklamları yapılsın diye kendisine gereksiz çılgın gelen teklifler sunuyordu. Gülsün bunların hepsini reddettiği gibi alın teriyle kazıyarak kazandığı parayla bile istediği gibi yaşayamıyordu. Ege'de minik bahçeli ev hayali yalan olmuştu. Salonu satın alıp kiradan kurtulamıyordu. Çünkü herkes ama herkes Serçe'nin şanslı talihinden nemalandığını düşünürdü.

Damadını seviyordu. Hem de çok. Ama göstermiyordu işte. Yaltaklıkla çevrilmiş, hayatı bununla geçmiş birine öyle görünmekten korkuyordu işin özü. Şimdi de belli ki bir derdi vardı çocuğun. Elinde kahvesi, üzerinde dünden kalma tişörtü ile ileride PC başında bir şeylerle ilgilenen Serçe'yi izliyordu. Ama her zamanki gibi değildi bakışları. Ateş karısına hep aşkla, hayranlıkla, sevgiyle bakardı. Şimdi bakışları başka anlamlar taşıyordu ama Gülsün çözemiyordu.

Uzak görünüyordu ikisi de. O bitmeyen iltifatlar, sevgi dolu sarılmalar, öpüşmeler yoktu. Başta içinde bulundukları tehdit haline yorsa da son birkaç gündür böyle olmadığını kabul etmişti. Soramıyordu da.

Serçe başını kaldırıp kocasını gördüğünde bir süre göz göze kaldılar. Sonra Ateş arkasını dönüp eve girdi. Serçe de işine döndü. Ne el sallama, ne öpücük göndermeler, alışkın olduğu hiç bir şeyi göremedi kadın.

Arkasında bir hareket sezince döndü. İrfan denen cehennem kaçkını tam arkasındaydı. Herşey tamam da bu adamın tuhaf bakışlarını hiç çekemiyordu doğrusu. "Ne oldu İrfan Bey?" diye sordu ters ters.

Adam mavi gözlerini üzerinden çekmeden, "İyi misiniz?" diye sordu. Her zamanki gibi takım elbise gömlek kravat giymiş, elini cebine atmış, artiz artiz pos kesiyordu. Gülsün omuzunu sallayıp "İyiyim hamdolsun. Sizleri sormalı." dedi aynı terslikle.

Adam cevap vermedi. Verandada kadının yanına yürüyüp ayakta dikildi bir süre. Gülsün kısacık platin sarısı saçları, ince hatlı bedeni ve kızına çok benzeyen buğday teniyle, görünüşte ne kadar zarif ve alımlıysa tavır olarak o kadar odundu. Bu kibarlıktan nasibini almamış garip yaratık İrfan'ı uzun zamandır rahatsız ediyordu. Yani başka bir kadın olsa, yatar kalkar yoluna bakar, bir süre sonra adını bile unuturdu. Ama söz konusu Hakan'ın pek kıymetli Gülsün ablası olunca yapamıyordu işte. Ablaya da pek benzemiyordu ya hadi neyse. Genellikle kendinden yirmi yaş kadar genç sevgilileri olan, karizma ve konumuyla da onları etkilemekte hiç zorlanmayan İrfan için bu kadın sinir bozucu bir rahatsızlık olarak kalacaktı belli ki. Derin bir nefes aldı. "Şu lavanta mı yasemin mi bir türlü bilemiyorum bu kokuyu. Sanırım Zeynep'in işleri. Çiçek kokusuna bayılır." diyerek etrafına bakıp çiçekleri aradı.

Gülsün adamı tepeden tırnağa süzdü. Ne kadar itici bir tipti bu ya. Uzun yıllardır dazlak olduğu belliydi. Gerçi herhalde saçlarını çok seyrek olduğu için kesiyordu. Nedense kellik dışında bir alternatifi yokmuş gibiydi. Onun dışında kaslı, uzun, güçlü bir vücuda sahipti. Iyyy. Kart zampara modeli. Yaşlandığını kabul edemeyen sığ ve genç kız avcısı tiplerden. Bir de o iri mavi gözler... Hiç sevmezdi sarışın adamları. Ay ya Serçe gidip böyle bir tip bulup gelseydi. Aman evlerden ırak. Kurban olurdu damadına. Şu kaşa göze, endama, şu yakışıklılığa, beyefendiliğe bakınız. İyi ki de Ateş gibi birini sevmişti kızı. Yanlarına gelen çocuğa sevgiyle bakıp, "anan dert görmesin. Gel bir sarılayım canım çekti" deyip kucakladı Ateş'i. Delikanlı önce şaşırdıysa da ardından sanki dünyanın yükü omuzlarından kalkıyor gibi rahatladı. "Gülsün anne sen cıvıklık yapma dersin genelde." dedi.

Şeytan Tüyü (Tamamlandı) Korunun Çocukları Final KitabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin