Hünkar

591 58 18
                                    




Toplantı odasındaki duvar saatine baktı; neredeyse geceyarısı olmuştu. İçindeki sıkıntı bitecek gibi değildi. Yılmazlar döndüğünden beri Adana'dan bu kadar uzak kaldığı olmamıştı Demir'in. Ya Yılmaz bir şey yaptıysa... 'Kötüyü çağırma! Demir iyi, hem başına bir iş gelse konağı arayamazdı ya.'

Müfettişler hala dosyaları inceliyordu. Bakanlık denetimi iki gün önce bitmişti aslında ama raporu yazarken eksiklik olduğu farkedilince akşam vakti şirkete gelmişlerdi. Demir'in yokluğunda işleri çeviremeyen Ercan da son çare Hünkar'ı yardımına çağırmıştı.

Kolundaki saate baktı; duvar saati beş dakika geriydi. Müfettişlere acıdı; saatleri ayarlamayı bile beceremeyen çalışanların tuttuğu dosyaları incelemek ne meşakkatli iştir diye geçirdi içinden.

"Ercan, Ercaaan..." Demir'in sesiyle içi ferahladı. Annelik ne garip şeydi; evladın kaç yaşına gelirse gelsin, hakimiyet alanından çıkarsa kurtlara yem olacak sanıyordun. Şükür ki kazasız belasız yuvasına dön...

"Sultan Hanım'ın uçak biletlerini unutma!"

'Sultan' Sultan adında bir tanıdıkları yoktu ki. Demir kimden bahsediyordu? Hem olsa bile uçak biletini alacak kadar ne samimiyeti olabilirdi ki onla?

Bir Sultan vardı... ısrarla kondurmak istemediği... ama zaten Demir'in o şeytanı tanımasına imkan da yoktu. Bir zamanlar girmişti hayatlarına. Mersin'den... ama o vakitler Demir daha bebekti. Çok yıllar sonra da kazayı yapan kamyonla ilgisini duymuştu.

Demir tüm neşesi ile kapıyı araladı "Kolay gelsin Beyler, kusura bakmayın acil işim çıktı... Mersin'de bir yakınımız rahatsızlanmış..." kapı tamamen açılınca annesi ile göz göze geldi. "Aaa Hünkar Sultan, sen de mi burdaydın? " dedi gülerek.

Sultan! Hünkar kafasını sallamakla yetindi. Yakın, Mersin, Sultan...

Demir gelip omzunu sıvazladı.
"Yoruldun değil mi Hünkar Sultan? Sen konağa geç, burdaki işleri ben hallederim."

Demir'in sözlerinden sadece tek kelimeyi algılayabiliyordu. Demir'e baktı, annesinin konuşacağını anlamış olmalı ki Demir de Hünkar'a döndü. Ama sorusunu soramadan müfettişlerden biri araya girdi.

- Hünkar Hanım'ın çok yardımı oldu Demir Bey, en az sizin kadar hakim dosyalara. İşimiz çok kolayladı sayesinde, neredeyse bitti sayılır.

- Öyledir tabi...

Etrafına baktı. Nerede kimlerle birlikte olduğunu hatırladı. Milletin yanında hele de Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin yanında oğlundan hesap sormak hiç münasip değildi.
Hem Adnan'ın kırığıyla Demir'in ne yakınlığı olabilirdi ki. İsim benzerliğidir diye düşündü. Tüm günün yorgunluğu omuzlarına yüklenmişti. Kahve iyi gelebilirdi. Toplantı salonundan çıkıp Demir'in odasına yöneldi. Sabiha Hanım yerinde yoktu. Dolaşırken Ercan'ın odasından sesler duydu, kapı açıktı.

- Ercan Bey, havaalanının telefonları cevap vermiyor. Bileti gidip almak gerek. Demir Bey kızabilir sonra.

- Kime bilet alınıyormuş Sabiha Hanım?

Ercan hemen ayağa kalktı.
- Hünkar Hanım, Demir Bey az önce talimat verdi: Sultan Hanım için...

- Sultan, hangi Sultan bu?

- Sultan Kozcu, Efendim.

Vücuduna bir sıcaklık dalgası geldiğini hissetti.
- Sultan Kozcu demek? Mersin'de avukat değil miydi bu Sultan Kozcu. Vekaletimiz mi vardı onda Ercan?

ZAMANIN TOZUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin