O kadar üzgünse niye günlerdir gelmedi. Gönül almak bu kadar mı zordu? Sevsin sevmesin, dudağına değen kendi dudakları değildi.- Beni alakadar eden bir durum yok! Kimi istersen öpebilirsi...
Soru sormuyordu fakat Ali Rahmet yanlış anlayıp cevabını verdi. Belinden sarmalaması da gereksizdi. Kaçmaya niyeti yoktu ki özleminden tükenmişti. Ya o, o da aynı vaziyette olmalıydı, yoksa dokunmaya kıyamazdı. Bir tek o, herkesten her şeyden sakınırdı, kendisinden bile... Dudaklarından çekilip boynuna uzanırken kulağına şiiri fısıldadı.
"Sevgilim, yasak bana etine dokunmak senin..." O geceki gibi... O kadar içten okumuş ki gerçek olmuştu. Yılları geçmişti hapiste, hasretlikle. Kötüyü çağırmaması için gömleğinin düğmelerine uzandı. Belindeki el gevşedi, yanağı yanağında kaldı. Başlatan o değilmiş gibi, çekip öpen o değilmiş gibi devamını getirmesine mi şaşırıyordu şimdi. Birden boynunu öpmeye başlayınca belinden kasıklarına inen sancının yarattığı sarsıntı sardı tüm vücudunu...- Hanımım... Büyük Hanım, ne olur kalkın...
Kulakları Fadik'in sesini tanıyınca dudaklarındaki yumuşaklık uçtu gitti. Gördüğü yanlışlığı silmek için gecelerdir çabalıyordu rüyaları, bazen ölçüyü kaçırarak. Yorganı çekti önce üstüne, uyandığı anlaşılmadan kendini yokladı: giyinikti. Kendi nefesi miydi, kesik kesik kulağına gelen. Öyleyse uyurken kapıyı kilitleme vakti gelmişti, uyku ilacı da mani olamıyordu rüyalarına. Nefesini düzene koymaya çalıştı. Rüyaydı altı üstü, uyurgezer olmadığına göre...- Büyük Hanım...
Gözünü açtı, Fadik'in gözleri kapalıydı.
- Ne var Fadik? Uyurken de huzur yok mu?
Ya rüyasında... düşündü: konuşmamıştı, sadece belki bir ara...- Hanımım, uyandırdım ama Haminne sizi çağırıyor!
Aceleyle çıktı yataktan.
- Baştan söylesene be kızım! Hastalandı mı neyi var?
Halsizdi günlerdir, hastalanmış mıydı?
Ne oldu, Fadik? Konuşsana...- Telaş etmeyin Büyük Hanım, iyi. Şey...rüyasında görmüş!
- Ne rüyası?
Bir an aynı rüyayı gördüler sanıp utandı. Gerçi rüyası, olsa olsa kabus olurdu ya annesine. Sabahlığını giyip aşağıya indi. Fadik'i odasına yollayıp kapıyı açtı.- Pamuğum iyi misin?
Yatağa yaklaşıp elini tuttu. Annesinin yüzüne bakamadığını farkedince kendine kızdı.
'Rüya işte, saçmalama!'- Geldin mi? Ben... çok korktum.
- Korkma canım benim. Rüya görmüşsün... geçti hepsi. Korkma!
- Sen, sen... sen gittin, bıraktın beni! Bir daha gitme olur mu?
- Gider miyim hiç sensiz!
Ellerini öptü.
Seni hiç bırakmam. Rüya işte. Bak burdayım, gitmedim bir yere, gitmem!
Yastığını yatırdı.
Hadi uyu biraz artık!- Yok, yok uyursam gidersin! Kaçarsın yine o Ali Rahmet'e...
- Anne! Ne Ali Rahmet'i... nerden çıkarıyorsun durup durup!
Kahvaltıda Demir'in yanında da konuşurdu.- Yalan mı? Gördüm işte?
- Yok öyle bir şey anne! Rüya sadece rüya...
Kaçamamıştı ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANIN TOZU
FanfictionAma sonra bir yaprakta gözlerini gördüm, güneşte gülüşünü, rüzgarda soluğunu, ben yaprağa aşık oldum sandım, güneşe taptım, rüzgarı içime çektim soluğum yaptım. Ben sana bir kere aşık olmadım, her gördüğümde yeniden yeniden aşık oldum...