"Yeter ama! Baba oğul yediniz
bitirdiniz küçük kuzumu!"Yatakta paytak bacaklarıyla koşan
kızını kucağına alırken kocasına
baktı: iki saat önce silahını kaptığı
gibi bir hışımla evden çıkan adam
bir başkasıydı sanki.Oğluna sarılıp öperken biliyordu ki kıyamet gelip çatsa bir şey değişmezdi.
Çocuklarıyla arasında öyle bir bağ
vardı ki birbirlerini gördükleri
anda odakları değişiyordu:
Zeynep'in huysuzluğu,
Cihan'ın hastalığı,
Ali Rahmet'in öfkesi; hepsi siliniyordu
bir saniyede, sevgi parıltısı
kaplıyordu her yanlarını.İspatı da kucağından yükselen
horlamaydı. Saatlerdir uyuması için
yapmadığı kalmamıştı,
gel gör ki yakışıklı babasının
iki öpücüğüyle pamuk gibi
olmuştu. Kim bilir belki de haftalardır
yaşadığı korku yersizdi. Minik kuzusu büyümüştü belki de...
Belki de abla olmaya hazırdı.Hem kocası da... Ali Rahmet,
hep yanında olacaktı. Hep o aşık
olduğu adamdı; önceliği her dem
ailesiydi, hiç bir şey değiştiremezdi.Göz pınarından sakalına doğru
süzülen yaşı gördüğünde az önceki
heyecanı yerini eski yürek sıkışmasına
bıraktı.Bir şey olmuştu.
Nasıl görmemişti; kokusunu çeke çeke
oğlunu öpüyordu. Vedalaşır gibi.Kötü bir şey...
Sakinleşmek için kızının
bebek kokusuna sığındı."Ali Rahmet!"
Sesine cevap gelmeyince korka korka
yatağa oturdu. Oğlunu gıdıklayıp öpen kocasının ensesine uzandı; ateş gibiydi."Canım?"
Boynuna sarılan kızı yeni
pozisyonundan hoşlanmadığını
belli eden sesler çıkarmaya başlayınca
yerinden doğruldu. Zaten çocuklarının
yanında derdini anlatmazdı.Cihan'ı da alıp odadan çıktığında
kafasında bin türlü hikaye dönüyordu.
İçinde silahın olduğu... Ayrılığın...Düşünmemeliydi.
Çocukları bakıcı kıza
bırakırken kendisi de vedalaştı
onlarla. Ayrılmayacaklardı, emindi.
Fakat bu başlarına gelen her ne ise; o kötülüğün aralarına girmediği son anlarıydı.Üst kata, yatak odalarına çıkarken içindeki korku tüm ruhunu sarmıştı . Sessizce kapıyı araladığında korkusunun gerçeğe döndüğünü gördü: baş ucundaki
çerçeve boştu: aile fotoğrafının olduğu.Dirseklerini dizine dayamış, uzun
parmaklarını saçlarına geçirmişti.
Bu hali yabancıydı, hiç görmemişti. Her ne olursa olsun, ne yaşarsa yaşasın hep metindi.Yatağın ayak ucuna yığıldı.
Bir yanı ne olduğunu deli gibi
merak edip dertlerini yüklenmek,
sevdiği adamı huzura kavuşturmak
isterken diğer yanı bu sessizliğin
sonsuzluğa dek uzamasını diliyordu.Bencilce de olsa sessizliği seçti o
kısacık anda. Biliyordu ki
her ne oldu ise dile döküldüğü
anda aralarına girecekti.
Söylenmeyenin tenhalığında,
mutluluğu hiç bozulmayacakmış gibi hissederken katline ferman o cümleyi duydu:
"Adnan'ı vurdum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANIN TOZU
FanfictionAma sonra bir yaprakta gözlerini gördüm, güneşte gülüşünü, rüzgarda soluğunu, ben yaprağa aşık oldum sandım, güneşe taptım, rüzgarı içime çektim soluğum yaptım. Ben sana bir kere aşık olmadım, her gördüğümde yeniden yeniden aşık oldum...