7. Bölüm

218 28 11
                                    

Kamp yaptığımız yerde hiç ses yoktu ve etrafta kimse görünmüyordu. Herkes yatmış olmalıydı. Bizi fark etmemeleri için sessiz adımlarla çadıra ulaştım ve fermuarı yavaşça indirdim. Elbette Taehyung'u çadırın ortasına oturup kollarını birbirine bağlanmış şekilde beklemiyordum. Suratındaki ifadeye bakacak olursak eğer bana kızgın olmalıydı.

"Sonunda gelebildin. Neredesin sen, ne kadar endişelendim haberin var mı?"

"Jungkook sana haber verdiğini söyledi."

"Evet, yanına geleceğini söyledi fakat gece, ıssız ormanda başınıza her şey gelebilirdi. Sizi koruyacak kimse yoktu."

Sırıtmamak için büyük bir savaş verirken ona yaklaşıp kollarımı omuzlarına sardım. Onu korkutmaya hakkım yoktu. Bize bir şey olmayacağına emindim. Jungkook'un bizi koruyacağına daha da emindim.

"Özür dilerim, bir daha olmayacak."

"Bir daha olmasa iyi olur, Park Jimin. Yarın için hazırlan, artık kölemsin."

Cümlesini söyleyip ensesindeki saçlarını savurarak çadırdan çıktığında Jungkook burnunu kapatarak içeri girmişti. Fermuarı çekerken ona ters ters baktım. Kendimi geçtim ancak Taehyung fazlasıyla güzel kokuyordu. Neden burnunu kapatıyordu ki? Sinir bozucuydu.

"Sinirimi bozuyorsun." Kendimi tutamayıp söylendiğimde kehribar rengi gözleri beni bulmuştu. Anlamadığını belli eder şekilde kalkıktı kaşları. "Ben veya Taehyung yanındayken burnunu tıkamayı kes, kötü kokmuyoruz."

"Kötü kokuyorsun diyen olmadı."

"O zaman neden beni yanından uzaklaştırıp bir de her yanına gelmemde burnunu kapatıyorsun?"

"Kapatıyorum çünkü..." Tam dibime oturarak burnunu boynuma yaklaştırdı. Aldığı solukları hissediyordum. "Çok güzel kokuyorsun."

"Yalancı," diyerek ittim onu. Tabi onunkinin yanında benim gücüm karınca gibiydi. Hissettiğinden bile şüphe duyuyordum. "Güzel olsaydı burnunu kapatmazdın."

"Kanının kokusu çok güzel, Jimin ve sen oldukça yakınımdasın. Kendime engel olmalıyım, değil mi?"

Sebebini şimdi anlıyordum sanırım. Başından beri sorun kanımdı, ben ise onun bu hareketini yanlış yorumlamıştım. Üzgün bakışlarımı yüzüne çıkararak bunu ona anlatmaya çalıştım. O ise beni hemen anlamış ve gülümseyerek arkasını dönmüştü.

"Uyuyacak mısın? Ama daha bir sürü sorum vardı."

Küçük sitemime karşılık hala yatmaya devam ederken omuzlarını silkmişti. Oflayarak kendi tarafıma yattım ve soracağım soruları yarın sormaya karar vererek gözlerimi kapattım. Ancak uykum yoktu. Aradan geçen yarım saat gibi bir sürede Jungkook'un düzenli nefes sesleri ulaştı kulağıma. Üzerini örtmek için yavaşça yaklaştım. Hazır uyumuşken onu uyandırmasam iyi olurdu. Örtüyü üzerine örtüp yeniden yatacakken durdum.

Ona dokunsam hisseder miydi? Uyuyordu, nasıl hissedecekti ki?

Sessiz olmaya özen göstererek yumuşak görünen siyah saçlara çıkardım elimi. Tanrım, gerçekten yumuşacıktı. Uyanmasını istemediğim için hızlı hareket etmeliydim. Soluk tenine değdirdim parmaklarımı. Soğuktu, ancak bu benim hoşuma gitmişti. Bu kadar yeterli olduğunu düşünerek yerime yattım tekrar. Bugün çok yorulmuştum, ben de uyumalıydım.

෴෴෴

Seslerle gözlerimi açarak yerimde doğruldum. Polis araçlarının sesleri geliyordu. Yan tarafıma bakıp Jungkook'un orada olup olmadığına baktım ancak o da yoktu. Hızla çadırdan çıkarak ne olduğunu anlamaya çalıştım. Tüm herkes bir yere toplanmıştı ve başlarında ise polis memurları vardı. Gözlerimi ovuşturarak onların arasına girdim.

"Yani buradan hemen gitseniz iyi olur."

Konuşmanın sonuna yetişmiştim. Polis memuru sözlerini bitirip diğerleri ile arabasına binip gitmişti. Kenarda duran Jungkook'u gördüğümde kollarımı bedenime dolayarak ona doğru yürüdüm. Geldiğimi hissetmiş gibi direkt bana bakmıştı.

"Sorun ne?"

O cevap vereceği sırada birisi kafama vurarak yanımda belirmişti. Acıyan başımı tutup Taehyung'a kızgın bakışlarımı attım. Jungkook'a çok yakın duruyordu, rahatsız olmaması için kolunu girip Taehyung'u biraz daha kendime çektim.

"Duydun mu, Min? Şu sıralar etrafta herkese saldıran bir canavarın olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden gitmek zorundaymışız."

"Canavar mı?"

"Tam olarak ne olduğundan emin değillermiş, sadece ormanlardan ve ıssız yerlerden uzak durmamızı söylediler."

Taehyung daha fazla konuşacakken Taeyong çadırı toplamak için onu çağırmıştı. Gitmeden önce yanağıma bir öpücük bırakarak saçlarımı karıştırdı. Ben ise gülümseyerek el sallamıştım.

"O hep böyle midir?"

"Kim ve nasıl?"

"Taehyung ve yapışkan."

"Hey," dedim kaşlarımı çatarak. Arkadaşıma öyle dememeliydi. Onun böyle olmasını seviyordum. "Ona böyle söyleme, duyarsa üzülür."

Gözlerini devirip beni omuzlarımdan ters yöne çevirmiş ve sırtımdan iterek yürümemi sağlamıştı. "Acele edelim, herkes hazırlanıyor."

Hızla çadıra girip tüm eşyalarımızı kolayca toplamıştık. Zaten daha dün geldiğimiz için dağıtmaya fırsatımız olmamıştı.

"Dün gerçekten biriyle yiyiştin mi?" Kendimi tutmayıp sormuştum. Bu huyum kötüydü, bazen söylediklerime gerçekten engel olamıyordum.

"Sence?"

Alayla havaya kalkan kaşlarına göz devirip omuz silktim ve ilgilenmiyormuş gibi yaparak çantamdan pantolon ve tişört çıkardım. Üzerimi değiştirecektim.

"Bilmiyorum, insanlara yaklaşamadığını söylemiştin."

"Miden bulanabilir belki ama dün sadece yemeğimin peşindeydim. Düşündüğün gibi kimseyle değildim."

Mutlu olsam da sırıtmamı gizleyerek sweatimi çıkardım. Onun yerine yeni bir tanesini giymiştim. Saçlarımı düzelterek Jungkook'a baktığımda vücudumu süzerek dudaklarını yaladığını gördüm.

"Beni yemek mi istiyorsun?"

Korkuyla sorduğum soruya önce şaşırmış daha sonra gülerek tepki vermişti. Tabi gülerken yine ağzını açmamıştı. Konuşurken dişlerinin çok az kısmını görüyordum ancak hepsini görmek istiyordum. Dişlerine çok takmıştım.

"Sana hiçbir şey yapmayacağıma dair söz vermiştim."

Ormanda verdiği sözü hatırlayarak kafa salladım ve elimle çadırın çıkış yerini gösterdim. Pantolonumu giyecektim.

"Pantolonumu giymem için 2 dakika çıkar mısın?"

Sözümü ikiletmeden dışarı çıktığında gülümsedim ve hızla üzerimi değiştirdim. Hiçbir şeyin kalmadığına emin olduğumda dışarı çıktım. Ben çıkınca o girmiş ve yine kısa sürede üzerini değiştirip çıkmıştı. Giydiği her kıyafeti güzelce taşıması kıskandırıyordu.

O çadırı toplarken ben kenarda öylece onu izliyordum. Gözlerim kolundaki damarlarda takılı kaldığında yutkunarak gözlerimi başka yere çevirdim. Koldaki damarları her zaman çekici bulmuşumdur. Jeon Jungkook'un onlara ihtiyacı bile yoktu.

____________

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum bebekler 🥺❤️

~Maria

My Blood is Yours // KookMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin