"Güzel vücut."
Arkasından gelen sesle korkan Jimin. Elini kalbinin üzerine koydu. O kadar korkmuştu ki aklı çıkmıştı. Sinirle kaşlarını çattı.
"Senin ne işin var burada? Gizlice gelip beni mi izliyorsun? Sapık mısın sen?"
"Canım sıkıldı ve geldim. Gizlice gelmedim camın açıktı girdim. Sapık değilim, ne alakası var?"
Sorularını tek tek cevaplayan Jungkook'a göz devirip yatağına oturdu. Pijamalarını giyerek yatmaya hazırlanıyordu. Ta ki Jungkook gelene kadar.
"Emin misin beni izlemediğine?"
"Seni neden izleyeyim? Dikkatimi çekmiyorsun."
Suratı asılan Jimin'i görüp gözlerini kapattı birkaç saniye. Onu kırmak istemiyordu. Ancak kendisine bu tarz duygular beslemesine izin veremezdi.
"Uyuyacağım, niye geldin?"
"Canım sıkıldı."
"Sen de gelip beni rahatsız edebileceğini düşündün, öyle mi?"
"Biraz öyle."
Gözlerini devirdi ve arkasını döndü. Üzerine örtüsünü de çektikten sonra uyumaya hazırdı. Jungkook ne yapıyorsa yapabilirdi. O uyuyacaktı.
"Çok kabasın."
"Evime gizlice giren sensin. Kaba olan kim tartışmayalım istersen."
Jimin'in ters tarafı çok kızgın görünüyordu. Yaslandığı camdan ayrıldı ve yatağına oturdu. Jimin'in sırtını izledi bir süre. Daha sonra yanındaki boşluğa uzanıp yüzüne baktı. Usulca gözlerini açan Jimin kalbinin çarpıntısından uyuyamıyordu. Kalp sesini duymaması için yalvarıyordu resmen. Ancak Jungkook her şeyi çok iyi duyabiliyordu.
"Hadi bakalım sen uyu. Ben sıkılınca eve giderim."
Cevap vermeden tekrar gözlerini kapattı. Kokusu ve yakınlığı onu mayıştırmıştı. Jungkook ise yapmaması gereken şeyler yaptığı için kendisine kızıyordu. Şu an burada yatmamalıydı. Bu evde olmamalıydı. Jimin'le konuşmamalıydı.
Farkında olmadan elini Jimin'in saçlarına koymuş okşuyordu. Çekeceği sırada uykuya dalmak üzere olan gencin sesini duydu.
"Biraz daha lütfen."
Devam etti Jungkook. Elini saçından çekmedi. Yumuşacıktı. En önemlisi de çok güzel kokuyordu. Acilen kendine gelmesi gerekiyordu. Bunu biliyordu ancak kendine dur diyemiyor gibiydi.
Sinirle gözlerini yumdu. Durmalıydı. Bunu yapmamalıydı. Sonunda olan sadece kendisine olacaktı. Böyle devam ederse zararlı kendi çıkacaktı.
Biraz daha orada oyalandıktan sonra eve gitmeye karar verdi. Saat epey geçmişti. Neredeyse sabah olacaktı. Jimin'i uyurken izlemek hoşuna gitmişti. Sırıttığını fark ettiğinde kafasını iki yana salladı.
"Hey." Eve gireceği sırada duyduğu ses ile arkasına baktı. "Günaydın."
"Saat sabahın beşi?"
Yoongi omuzlarını silkti ve açık kapıdan içeri girdi. "Uyku tutmadı."
Doğruca salona adımlayıp tekli koltuğa oturdu. Orta sehpaya ayaklarını uzatarak gözlerini yumdu. Gözleri ağrıyordu nedensizce.
"Yoongi."
"Hm?"
"Ben gideceğim."
Kapalı olan gözlerini açtı Yoongi. Kaşlarını çatmış anlam vermeye çalışıyordu.
"Nereye?"
"Ailemin yanına." Yoongi gibi ayaklarını uzatıp geriye yaslandı. "Bir süre orada kalacağım."
Yoongi nedenini biliyordu. Bir şey demedi. İşler Jungkook tarafından daha fazla zorlaşmadan buradan uzaklaşsa iyi olacaktı. Aksi halde iki genç için de kötü şeyler olabilirdi.
"Ne zaman geri döneceksin?"
Sıkıntıyla gözlerini yumup birkaç saniye sonra geri açtı. "Dönmeyi düşünmüyorum."
"Jimin yüzünden değil mi?" Biliyordu ancak yine de sormadan edemedi. "Ona karşı hisler beslemeye başladın ve bunun ilerlememesi için gidiyorsun."
Kafasını onaylar şekilde salladı. "Uzak durmaya çalışıyorum ancak bir şekilde tekrar onun yanında buluyorum kendimi."
"Sen ondan hep hoşlanıyordun."
"Uzun zamandır onu beğeniyordum zaten ancak kendimi tutuyordum. Çünkü onun bana ilgi duymadığını biliyordum. Şimdi bu hisler karşılıklı olduğunda kendimi tutamıyorum."
"Jimin senden çok hoşlanıyor gibi görünüyor."
İstemeden güldü ikisi de. Jimin'in bakışlarının, düşüncelerinin hepsi farkındaydı.
"Bir de öyle güzel ki bazen yüzüne dalıp gitmemek için çok çabalıyorum. Hiç sıkılmadan günlerce izleyebilirim onu."
"Jungkook," dedi telaşla Yoongi. "Bir an önce gitsen iyi olacak. Jimin'in adı geçince bile nasıl sırıttığına bak."
Yoongi arkadaşı için çok üzülmüştü. Ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Zamanında yapmaması gerek şeyler yaptığı için şu an bu durumdaydı. Bunu bozabilecek bir şey de yoktu.
෴෴෴
Jungkook ders boyunca gözlerini açık tutmaya çalışan ama beceremeyen Jimin'i izledi. Çok uykusuz görünüyordu. Teneffüs zili çaldığında hızla yerinden kalktı. Onu böyle görmeye dayanamıyordu.
"Benimle gel."
Elinden tuttuğu gibi Jimin'i peşinden sürükleyen Jungkook merdivenlerden üst kata çıkmaya başlamıştı. Jimin ne olduğuna anlam veremeyerek peşinden giderken tuttuğu ellerine bakıyordu arada. Yakıştığını düşünüyordu. Jungkook'un kemikli elleri ile Jimin'in hafif tombul elleri tatlı bir uyum içerisindelerdi.
"Buraya neden geldik?"
Çatı katına çıkmışlardı ve neden geldiklerine anlam vermeye çalıştı Jimin. Yere oturup sırtını duvara yaslayan Jungkook'la kaşlarını çattı.
"Gel." Dizlerini patpatlayıp Jimin'in gelmesini bekledi. "Çok uykusuz görünüyorsun. Gözlerin her an kapanacak gibi. Biraz burada uyu."
Şimdi her şey kafasında otururken gülümseyerek adımladı onun yanına. Yere uzanıp kafasını Jungkook'un dizlerine yasladı. Rahattı.
Hiçbir şey konuşmadılar. Jimin uyudu, Jungkook onu izledi. Saçlarını okşayarak daha rahat uyumasına yardımcı oldu. Burnuna doluşan kokuyu bol bol çekti içine. Jimin'in yüzünü izledi. Yüzündeki her bir noktayı ezberlemek istedi.
Yıllar önce yaptığı hata yüzünden ilk defa pişman olmuştu. Eğer gelecekte dizlerinde uyuyan bu güzel çocuğun karşısına çıkacağını bilseydi baş vampire karşı gelmez, sesini dahi çıkarmazdı.
____________
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum bebekler 🥺❤️
~Maria
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Blood is Yours // KookMin
Fiksi PenggemarKehribar rengindeki gözlerine bakarken gülümsedim. Belimdeki elini sıklaştırıp gülümseyerek karşılık verdi bana. Şimdi söylemenin sırasıydı sanırım. "Kanım senindir, Jungkook."