12. Bölüm

153 23 20
                                    

Ertesi gün yemek saati gelmişti. Jimin ve Taehyung tepsileri ile herhangi bir masaya yerleştiler. Taehyung yemeği ile oynayan arkadaşında kısa bir göz gezdirdi. Bir tuhaflık vardı. Çok keyifsiz görünüyordu.

"Neyin var senin böyle?"

"Hm?" Kolunun dürtümesiyle yerinde sıçrayan Jimin gözlerini kırpıştırdı. "Hiç bir şey."

"Hadi ama! Ne zamandan beri birbirimizden bir şeyler saklıyoruz?"

Sıkıntıyla iç çekti. Gerçekleri Taehyung'a anlatamazdı. Evet, onun en yakın arkadaşıydı Taehyung ancak Jungkook'a da ihanet edemezdi.

"Gerçekten bir şeyim yok. Sadece bu sıralar biraz uykusuzum."

"İnanmış gibi yapayım."

Taehyung'un daha fazla ısrar etmemesine gülümseyerek başını omzuna yasladı. Canı bir şey yemek istemiyordu. Sadece uyumak istiyordu. Dün gece gerçekten uyuyamamıştı. Sebebi elbette belliydi.

Jeon Jungkook.

Dün söylediği şey Jimin'in kalbini çok kırmıştı. Belki takılmaması gereken bir cümleydi ancak Jimin arkadaş olduklarını düşünerek Jungkook'u kabullenmişti. Ona arkadaş gözüyle bakıyordu. Hatta sırrını paylaştığı için kendisini değerli hissetmişti. Ama şimdi anlıyordu ki o iş öyle değildi.

Sadece benim anladığımı düşündüğün için mi açıkladın vampir olduğunu?

Mecburiyetten söylediğini düşünüyordu dün geceden beri. Okul çıkışından sonra hiç konuşmamışlardı. Konuşmak isteseydi arardı diye düşünüp, kendini daha çok üzüyordu Jimin.

Anlaşılan kendime çok fazla anlam yüklemişim.

"Hey, ağlayacak mısın?"

Taehyung birkaç dakikadır arkadaşının değişen yüz ifadelerini seyrediyordu. Bir şeyler olduğunu anlamıştı ancak neden kendisini anlatmadığını merak ediyordu. Çünkü yıllardır her şeylerini paylaşırlardı ve bu durum Taehyung'u da üzerken parmağının ucu ile Jimin'in yanağına dokundu.

"Bir şeyler var hissediyorum. Neden anlatmıyorsun, belki yardımcı olurum. "

"Hayır bir şey yok."

"Pekala, saklamaya devam et o halde."

Taehyung'un kırıldığını anlayan Jimin panikle kolunu tuttu. Arkadaşını üzmek istemiyordu, bazı şeyleri kabaca söyleyebileceğini düşündü.

"Birisi senin yanından gittiğinde ve sen nedenini sorduğunda o kişi sana 'kalmamı gerektirecek bir şey yoktu,' deseydi ne hissederdin?"

Taehyung hızlıca konuşan Jimin'i ağzı açık dinledi. Söylediklerini idrak ettiğinde sırıttı.

"Yoksa sen birine mi aşıksın?"

Jimin gözlerini kaçırarak dudaklarını birbirine bastırdı. Şimdiye kadar böyle bir ihtimal aklından geçmemişti.

"Ne alakası var Taehyung?"

"Şu anlattığına bir baksana. Sabahtan beri suratın çok asık ve dokunsam ağlayacaksın. Jungkook'un sana böyle söylemesi çok kaba."

"Hem de çok."  Sıkıntıyla iç çekti Jimin. Ama daha sonra tuzağa düştüğünü fark edip gözlerini kapattı.

"Demek Jeon Jungkook'dan hoşlanıyorsun."

Taehyung'un sırıtmasını görmeye dayanamıyordu. Kendisini açıklayacak bile hali yoktu.

"Yok öyle bir şey. Ben sadece öyle söylemesine üzüldüm."

"Tamam işte. Eğer ondan hoşlanmasaydın üzülmezdin. Umursamazdın bile."

"Taehyung hoşlanmıyorum."

"Jimin hayatım, elbette birilerinden hoşlanabilirsin. Bu senin en doğal hakkın. Kimse buna karşı çıkacak da değil. Benden neden saklıyorsun anlamıyorum."

"Taehyung." Kaşlarını çattı sinirle. "Senden bir şey saklamıyorum. Eğer hoşlansaydım ilk sana söylerdim zaten. Sadece arkadaş olarak değer verdim işte."

"Anladım, henüz farkında değilsin demek ki. Ormanda baş başa geçirdiğiniz yarım saatte ne yaşadığınızı merak ediyorum. Bir anda bu şekilde yakınlaşmanız beni şaşırttı."

Omuzlarını silkti gözlerinı kaçırarak. 'Bana aslında vampir olduğunu ve hayvanları avlayıp onların kanını içtiğini anlattı' diyemezdi ya.

"Sadece birazcık sohbet ettik ve onun aslında nasıl biri olduğunu anladım."

İkili daha fazla konuşmadı. Öğle yemeklerini bitirip bahçeye çıktılar. Taehyung az ileride gördüğü taeyong'un yanına giderken Jimin de boş banklardan birine geçmişti. Hava bugün iyi gibiydi  ılık ılık esiyor, üşütmüyordu. Jimin böyle havalara bayılırdı. Esintinin tadını çıkardığı sırada burnuna ulaşan parfüm kokusuyla gözlerini araladı. Bunun kime ait olduğunu biliyordu. Tam tahmin ettiği kişi yanı başında oturup onun gibi gözlerini kapatmıştı  Jimin'in onunla konuşmaya niyeti yoktu önce özür dilemeliydi.

Kalkmak için hamle yapacağı sırada Jungkook hızlı refleksleriyle onu tuttu. Jimin gerisin geri yerine otururken temastan dolayı heyecanlanmıştı ancak bunu ona belli etmeyi hiç niyeti yoktu. Tabi bir an Jungkook'un aklını okuyabildiği unuttu

"Niye kaçıyorsun benden?"

"Ne istiyorsun?"

Jungkook'un kaşları çatılırken gencin kolunu bıraktı. "Ne mi istiyorum?"

Jimin'in böyle ters davranmasına alışkın değildi. Bakışlarındaki soğukluk Jungkook'a tuhaf geliyordu. Jimin'den onaylayan bir mırıltı çıktığında dudaklarını yaladı.

"Niye bir anda böyle oldun? Benden kaçıyorsun, konuşmuyorsun."

"Seninle konuşmak için bir sebep göremedim."

Jungkook olayın ne olduğunu daha iyi kavramıştı. Güldü kafasını yere eğerek. Jimin'i kırdığını başından beri biliyordu. Ondan uzak durması gerektiğini de çok net biliyordu fakat yapamıyor gibiydi. Öyle ki bir anda ayakları onu Jimin'in yanına sürüklemişti.

"Özür mü bekliyorsun yoksa?"

"Hayır." Dedi kesin bir dille. "Senden bir şey beklemiyorum."

Jungkook, Jimin'in sert sesini duyduğunda kaşlarını çattı. Bu iş ciddiydi. Nedense o an bu gencin gönlünü almak istedi.

"Benimle böyle konuşmaya devam mı edeceksin?"

"Hayır." Dedi yeniden. "Çünkü seninle konuşmaya devam etmeyeceğim."

Ardından kalkıp gidecekken Jungkook tekrar hızlıca bileğinden tuttu. Öylece lafını sokup gitmesine izin veremezdi. Gerisin geri yerine oturan Jimin, bu defa Jungkook'a daha yakındı. Aralarında santimler varken gözlerini kapatmamak için zor duruyordu Jimin.

"Sakinleş." Jungkook hızla atan kalbi duyup elini gencin göğsüne koydu. Bu hoşuna gidiyordu itiraf etmeliydi. Jimin'in kendisinden hoşlandığının da farkındaydı. Henüz Jimin fark etmese de.

"Sınıfa gitmem gerek."

Bu defa kaçmayı başaran Jimin hızla çarpan kalbiyle birlikte koşar adımlarla sınıfa yol aldı. Yüzünde tuhaf bir sırıtma vardı. Az önceki olanlar hoşuna gitmişti. Aklına düşen gerçeklik ile olduğu yerde kaldı.

"Saçmalık." Diyerek gözlerini yumdu. "Ben ondan hoşlanıyor olamam, değil mi?"

Beyni kesinlikle reddetse bile kalbindeki çarpıntı tam tersini söylüyordu. Derin derin birkaç nefes çekti içine sakinleşmek için. Ardından sınıfa girip kafasını sıraya koydu. Aklında az önceki bakışmaları tekrarlanıp duruyordu.

____________

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum bebekler 🥺❤️

~Maria

My Blood is Yours // KookMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin