Masanın üzerinde duran saatin çıkardığı ses Jimin'in sinirini bozuyordu. Yatağında uzanmış tavanı seyrederken çıkan tıkırtı hiç hoşuna gitmemişti. Oflayarak doğruldu yerinden. Birbirine girmiş saçlarını düzeltti. Yapacak hiçbir şeyi yoktu. Hali de yoktu. Sızlanarak yeniden uzandı yatağına.
Koskoca 2 hafta olmuştu Jungkook gideli. Neredeydi, ne yapıyordu bilmiyordu. Yoongi'ye de soramamıştı. Çekinmişti. Gitme sebebi neydi, onu da bilmiyordu. Tek bildiği ilk aşkının onu öperek terk etmiş olmasıydı.
Kabul ediyordu artık Jimin bu gerçeği. Jungkook'dan deli gibi hoşlanıyordu. Hatta ona aşık olmuş hissediyordu. Aksi halde bir saniye bile aklından çıkmamasının başka bir açıklamasını bulamıyordu.
"Neden gittin?"
Sürekli bu soruyu soruyordu kendine. Ancak cevap veremiyordu çünkü cevabı onda değildi.
"Neden öptün?"
Kafasını yiyip bitiren bu düşünce onu günden güne yıpratıyordu. Aşkın kötü olduğunu düşünmeye başlamak üzereydi. Kendisine hiç iyi gelmemişti.
"Neden, neden, neden?"
O gün o kadar halsiz hissediyordu ki kendini bir şey diyecek güç bulamamıştı kendinde. 'Gitme' diyememişti. Sahi deseydi kalır mıydı ki?
Çok bunalmıştı yatmaktan. Kalkıp sıcak bir duşa girdi. Kendisine kahvaltı hazırladı. Dışarı çıkıp gezecekti. Sahile gidip hava almaya ihtiyacı vardı. Birkaç kez bunu yapmıştı ve iyi gelmişti. Hızla kahvaltısını ettikten sonra odasına çıkıp hazırlanmaya başladı. Hava güzeldi sade bir tişört aldı üzerine. Saçlarını da alnına bıraktıktan sonra çıkmaya hazırdı.
Bisiklet sürmek istemişti. Evin kapısını da kilitlendikten sonra bisikletine atladı. Kulaklıklarını kulağına yerleştirip yüzüne çarpan rüzgarı hissetti. İyi geliyordu.
Sahile vardığında biraz oturup denizi seyretti. Hava kararmaya yakınken fark etti aslında ne kadar süredir burada olduğunu. Öğlen çıkmıştı ve en az beş saattir orada öylece oturuyordu. Karnı acıkmıştı. Tekrar bisikletine atlayıp caddede sürmeye başladı. Deniz havası almak ona her zaman iyi geliyordu. Sokak yemeği satan bir büfenin önünde durup bir şeyler aldı. Karnı gerçekten acıkmıştı. Dakikalar içinde yediği yiyeceğin çöpünü atıp yoluna devam edeceği sırada kendisine seslenen birini duydu.
"Jimin?"
"Oh, selam Yoongi hyung."
Yoongi ile sohbet ediyordu etmesine ama içi içini yiyordu bir yandan da. Ona sormak istediği şeyler vardı. Kendisini zor tutuyordu adını geçirmemek için.
"Bir şeyler içelim mi?"
Yoongi'nin bu teklifine şaşırmıştı. Reddetmek kabalık olurdu bu yüzden kabul etti. Biraz ötelerinde olan sokak restoranına gidip kendilerine masa seçtiler. Jimin gergin hissediyordu. Yoongi bunu anladığı ve sebebini de bildiği için gülümsüyordu sürekli. Jimin'in rahatlamasını istiyordu.
"Nasılsın?"
"İyiyim hyung. Sen nasılsın?"
İçkileri geldikten sonra konuşmaya başlamışlardı. Yoongi tekrar gülümsedi. Neler hissettiğini biliyordu. Aklını okuyabiliyordu.
"Gerçekten nasılsın Jimin?"
Jimin dolan gözlerini saklamak için içkisinden bir yudum aldı. Bir tane daha ve bir tane daha.
"Ben gerçekten iyiyim." Diyebildi sonunda. Titreyen sesi onu çok net ele veriyordu. "Neden kötü olayım ki?"
"Jungkook'a karşı hissettiğin yoğun hislerin farkındayım. Ben zaten kanmıyorum ama kendini kandırma Jimin."
Ne diyeceğini bilemeyen genç birkaç yudum daha aldı içkisinden. Bittiğinde yeniden doldurdu. Yeniden ve yeniden. Yoongi ses etmedi çünkü ihtiyacı olduğunu biliyordu.
"Hyung, ondan çok hoşlanıyorum. O gittikten sonra fark ettim. Gitmek zorunda mıydı? Neden gitti? Sormadım bile ama o kadar çok merak ediyorum ki!"
Hafiften sesi yükselen ve ağlayarak konuşan Jimin ile Yoongi ayağa kalktı. Hızlıca hesabı ödeyip çıkarttı onu oradan. Bağırdığı için insanlar bakıyordu. Jimin hala ağlayarak konuşmaya devam ederken tek omzuna onu aldı. Diğer eliyle de bisikletini tutuyordu. Neyse ki Jimin'in evini biliyordu.
"Geri gelemez mi? Lütfen gelsin. Onu çok özlüyorum, hyung. Kısa sürede o kadar çok bağlandım ki. Neden gitti hyung?"
"Senin iyiliğin için gitti."
"Böyle mi düşünüyor benim iyiliğimi. Pislik Jungkook! Ne kadar ağlayıp üzüldüğümden haberi var mı? Gittiği yerde ne kadar mutludur kim bilir!"
Yoongi, Jungkook'un da ne halde olduğunu bildiği için ses etmedi. Jimin hala konuşmaya devam ediyordu. Susmak gibi bir isteği yoktu. Yeterince susuyordu zaten günlerdir. İçindekini dökmesine izin verdi.
"Belki de sevgilisi bile vardır. Eğer öyleyse beni neden öptü?"
Yoongi, bu ayrıntıyı bilmediği için bir saniyelik duraksadı. Gerçekten gitmeden önce onu öpmüş olamazdı.
"Aptal çocuk." Diye fısıldadı kendi kendine. Bunu yaptığında Jimin daha çok üzülecekti. Düşünememiş miydi?
Nihayet eve vardıklarında Jimin kusmak istediğini söylemişti. Yoongi onu hızla lavaboya götürdü. Gerçekten kötü durumdaydı. Ağlaması dinmiyordu. Jungkook'a kızdı defalarca. Onun da bir suçu yoktu ama kızdı işte.
Jimin'i yatırıp uyumasını bekledikten sonra çıktı evden. Telefonunu cebinden çıkarıp son arananlara girdi.
"Alo?"
"Aptal herif," diyerek kibarca bir giriş yaptı sözüne. "Neden öptün onu? Onun için her şeyi daha zor hale getirdiğinin farkında mısın?"
"Çok mu kötü durumda?"
"Çok kötü durumda."
Gerçek şuydu ki, Jungkook da hiç iyi durumda değildi. Onu çok özlemişti. Onu uyurken izlemeyi çok özlemişti.
____________
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum bebekler 🥺❤️
~Maria
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Blood is Yours // KookMin
FanfictionKehribar rengindeki gözlerine bakarken gülümsedim. Belimdeki elini sıklaştırıp gülümseyerek karşılık verdi bana. Şimdi söylemenin sırasıydı sanırım. "Kanım senindir, Jungkook."