"Siz ikiniz neden böyle tuhafsınız?"
Jungkook'un sorusuyla Jimin de karşılarında oturan arkadaşlarına döndü. Birbirlerine ters oturuyorlardı ve bu tuhaftı açıkçası. Ayrıca hiç konuşmuyorlar, birbirlerine bakmıyorlardı bile.
"Evet, neyiniz var böyle?"
"Bir şey yok. Ne olabilir ki?"
Taehyung onları inandırma amaçlı konuşurken Jungkook alayla sırıttı. Neler olduğunu biliyordu. Taehyung'un düşüncelerini okuyordu. Zavallı Taehyung'un henüz hiçbir olan bitenden haberi yoktu tabi.
"Çıkar kokusu yakında."
Yoongi'nin gözlerini büyütmesi ile Jungkook da uzatmamış yeniden yanında oturan sevgilisine dönmüştü. Tam o sırada göğsüne saplanan ağrı ile inledi. Hiç beklemediği bir anda olmuştu. Jimin bir şey anlamasın diye dua ederken sevgilisinin acıyla inlediğini çoktan duyup ona dönmüştü.
"Ne oldu? İyi misin?"
"İyiyim." Demişti endişeli gözlerle kendisine bakan sevgilisine. Korkmuş görünüyordu. Ona rahatlamak için saçlarını okşadı. "İyiyim güzelim, endişelenme."
"Ne oldu birden bire?"
"Karnım sancılandı sadece."
Birkaç gündür göğsüne saplanan ağrıları idare edebiliyordu ancak gün geçtikçe daha çok acıtıyordu canını. Neden olduğunu biliyordu. Endişe kapladı vücudunu Jimin'i yalnız bırakmak istemiyordu bu dünyada.
Yoongi neler olduğunu bildiği için üzgün gözlerle onları izliyordu sadece. Ellerinden bir şey gelmiyordu.
"Eve gidelim."
Dörtlü oturdukları kafeden hesabı ödeyip kalkmışlardı. Birbirlerine veda edip ayırdılar yollarını. Yoongi ve Taehyung'un yolu aynı yere giderken aralarında bayağı mesafe vardı. Taehyung tekrar arkasını dönüp bakacağı sırada uzunca çalan bir korna sesiyle kendisini yerde buldu. Ama canı yanmamıştı çünkü az önce metrelerce uzağında olan Yoongi'nin kolları arasında yatıyordu.
"Sen nasıl?" Diyebilmişti sadece. Yoongi'nin nasıl o kadar hızlı koşup onu arabadan kurtardığına anlam veremiyordu. Çok mesafe vardı aralarında.
"Hızlı koşarım." Demişti onu yerden kaldırıp bir yerinde bir şey var mı diye kontrol ederken. "İyi misin?"
Taehyung hala şaşkındı ve hala imkansız geliyordu bu kadar hızlı koşması. Kafasını sallamakla yetindi sadece.
"Seni eve kadar bırakacağım."
"Buna gerek yok. Kendim giderim."
"Gerek var mı diye sormadım. Hadi düş önüme."
Yoongi normalde kibar bir gençti. Taehyung o haline bayılıyordu ancak böyle emrivaki konuşması onu daha çekici bir hale getirmişti gözünde. Hafiften sırıtarak peşine takıldı. Yol boyunca konuşmadılar. Ta ki Yoongi onu kapının önüne bırakana kadar.
"Yukarı gelmek ister misin?"
Yoongi buna şaşırmıştı. Kafasını olumsuz anlamda salladı. Her ne kadar istese de reddetmek zorundaydı. Kırılmıştı bu gence.
"Rica etsem?" Taehyung beklentiyle baktı ona. Gelmesini istiyordu. Onu kırmıştı ve belki de bunu telafi etmek istiyordu.
"Taehyung."
"Lütfen gel." Demişti son çare. Biraz daha red ederse ağlayacak gibi bir hali vardı. "Seninle konuşmak istiyorum."
Uzatmadı Yoongi. Onunla birlikte adımladı evin içerisine. Yoongi'nin ceketini astıktan sonra salona ilerlediler.
"Ne içmek istersin?"
"Bir şey almayayım, teşekkürler."
"Karnın aç mı?"
Yoongi kafasını yine olumsuz anlamda salladığında Taehyung ofladı. Konuya nasıl gireceğini bilmediği için gergindi biraz.
"Özür dilerim."
"Neden?"
Yerinden kalkıp Yoongi'nin yanına oturdu. Kafasını yere eğdi ama sonra gözlerinin en derinine baktı. Gerçekten üzgün olduğunu hissetsin istiyordu.
"O gün birlikte olmak için seni zorlayan bendim. Her şeyi hatırlıyorum. Senin bana karşı koyduğunu da hatırlıyorum. Ertesi gün çok utandım bunlar yüzünden. Beni sevmiyorsun ve ben seni resmen zorladım. Bu çok utanç vericiydi. Bu yüzden senden kaçtım. Soğuk davrandım çünkü yüzüne bakamıyorum."
Onu sessizce dinledi Yoongi. En sonunda gülümsedi ve Taehyung'un elini tuttu. Onu kendine çekip kucağına oturmasını sağlarken konuştu. Taehyung ne olduğuna anlam veremezken sadece ona uyuyordu. Sanki kendi iradesi elinden alınmış gibiydi. Yoongi nereye çekerse oraya gidecek gibiydi.
"Seni sevmediğimi nereden çıkardın?"
෴෴෴
"Gel buraya." Diyerek genci belinden yakalayıp yatağa uzanmasını sağladı. Kendisi de üzerinde konumlanırken ellerini başının üzerinde birleştirdi. Tek eliyle onun iki elini birden tutmuştu.
"Jungkook, bırak beni."
Her ne kadar dili farklı söylese de içten içe asla bırakmasını istemiyordu. Jungkook da bunu bildiği için daha da kuruldu üzerine. Jimin yutkunuyor ve Jungkook'dan gelecek hamleyi bekliyordu heyecanla. Aralarında geçen bakışmayı bozan Jungkook'un göğsüne yeniden giren şiddetli ağrı olmuştu. Bu seferki daha fazlaydı. Katlanılabilir bir acı değildi. Her ne kadar kendisini tutmak istese de yapamadı ve göğsünü tutarak acıyla yana attı kendini. Kalkıp gitmek istiyordu ancak o gücü bulamıyordu kendinde. Jimin'in onu böyle görmesini istemiyordu.
Jimin korkuyla Jungkook'u izlerken ne yapması gerektiğini düşündü. Yoongi'yi aramaya karar verdi. Saat geç olmuştu ancak aklına gelen en mantıklı şey buydu. Birkaç çalmanın ardından Yoongi telefonu açtı.
"Hyung, lütfen buraya gel. Jungkook..." dedi gözyaşları arasından yatakta acıyla kıvranan bedene bakarken. "Hiç iyi değil."
Birkaç dakikanın ardından Yoongi gelmişti. Jimin'e sakin olması gerektiğini söyledikten sonra Jungkook'u omzuna aldı ve çıktı o evden. Jimin'in sorduğu hiçbir soruya cevap verememişti çünkü kendisi de bilmiyordu. Ağlayarak yatağa attı kendisini. Dakikalar sonra çalan telefona baktı. Arkadaşı arıyordu. Ona bir şey anlatmamıştı henüz.
"Efendim?"
"Ne oldu, Jungkook iyi mi?"
"Sen nereden biliyorsun?"
Birkaç saniye sessizlikten sonra bir öksürük sesi geldi. "Yoongi buradaydı sen aradığında. Hiçbir şey söylemeden apar topar çıktı. Sadece Jungkook kötüymüş dedi."
Jimin'in tekrar ağlamaya başlamasıyla Taehyung'dan birkaç hışırtı sesi gelmişti. Arkadaşı için endişelenmişti ve yanında olmalıydı.
"Oraya geliyorum."
____________
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum bebekler 🥺❤️
~Maria
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Blood is Yours // KookMin
FanfictionKehribar rengindeki gözlerine bakarken gülümsedim. Belimdeki elini sıklaştırıp gülümseyerek karşılık verdi bana. Şimdi söylemenin sırasıydı sanırım. "Kanım senindir, Jungkook."