*DEFNEDEN*
Gözlerimi zorla açmaya çalışıtım. Tabi ki başarısız oldum. Sırt üstü yattığım için sırtımda ki yaralar cayır cayır yanıyordu. Kafam allak bullak olmuştu. Nerdeyim aq? Fren sesi. Tabi ya araba çarptı.
Beynim niye bu kadar yavaş çalışıyor? Ben neden yatıyorum? Burası neresi? Annemlerin haberi var mı? Hastanede miyim? Emir uçaktan indi mi acaba? Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi? Lan bi dakika! Sonuncu ne alaka aq? Beynim beni yavaşça terk ediyor. Hissedebiliyorum...
Birden konuşma sesiyle irkildim. Ama ne dediklerini duymuyordum. Zorla da olsa gözümü açtım. Açmamla sessiz bi küfür edip kapatmam bir oldu. BU HASTANE IŞIKLARI NEDEN BEYAZ? Hastalara işgence etmek için filan mı?
Neyse şu an daha önemli dertlerim var. Mesela eve gidince bu kadar geç geldiğim için yiyeceğim dayak gibi. Ya da şu an bulunduğum hastanenin parasını ödemek gibi. Ya da Emire bu kadar süre onu aramamamın nedenini açıklamak gibi. Daha sağlığıma gelemeden bir ton ilgilenmem gereken derdim var. Hayatımda ki en değersiz şeyim sağlığım zaten. Bunu da 4 defa intihar girişiminde bulunarak ergenliğimle birlikte tesçillemiş oldum. Gebermemek için tek bi nedenim var. O da Emir...
Ben böyle mal mal düşüncelere dalmışken adımın seslenilmesiyle dünyaya döndüm. Ama gözlerimi açamıyorum aq. Bu nasıl ışık? Sessizce mırıldandım;
"Işık."
Birden gözüme hücum eden ışığın ağırlığı azalınca rahatlıkla gözümü açtım. Karşımda 5 kişi vardı. 1 tane doktor olduğunu tahmin ettiğim bi adam ve elinde dosyalarla bekliyen hemşire kıyafetli bi kadın vardı. Diğer üçüyse normal insanlardı. Pardom birisi meteordu. Insan demek ayıp olur. Diğer ikisi ise 40 larında bir adam ve kadındı. Onlara uzaylı görmüş masum köylü gibi baktığımı farketmiş olacaklar ki doktor olduğunu tahmin ettiğim abi konuşmaya başladı.
"Ufak bi kaza sonucu buraya geldiniz küçük hanım. Başınızdan darbe aldığınız için bu geceyi burda geçirmek zorundasınız. Herhangi bir ağrınız var mı?"
Oda da diğer tanımadığım insanlar varken sırtımın ağrıdığını söyleyemezdim. Ayrıca saat kaçtı ve ben burda kalırsam yarın eve gittiğimde cesedimi o evden çıkarırlardı.
"Saat kaç?" diye sordum, bütün her şeyi es geçerek.
Meteor diye adlandığım şahıs hemen cebinden telefonunu çıkardı. Kendininkini çıkarırken bi tane daha çıkarmak zorunda kaldı. Çünkü ikisini cebine koyduğu için kapları birbirlerine yapışmıştı. Elinde ki telefonlardan birinin kabı tanıdıktı. LAN! O benim. Benim aşkosum. Benim biricik telefonum. Onda ne işi var benim aşkımın. Ayrıca bi dakika... Eğer Emir aradıysa ben... Ben... BEN SIÇTIM!!
"Telefonum!" diye cırladım. Olum bu ses benden mi çıktı?
Birden bağırdığım için bütün gözler beni buldu. Onlara şu an yalan bile olsa gülümseyemeyecektim. Sonuçta Emir... Aradıysa ve eğer o çocuk açtıysa... Allahım sana geliyorum.
"Kimse aradı mı?" sesim hem tehditlar hem de korku dolu çıkmıştı. Bu nasıl bi tonlama yiğidim? Telefonum elinde olan kişi konuştu;
"Evet, 'her bir şeyim' diye kayıtlı bir numara arıyor sabahtan beri." dedi kaşları çatık şekilde. Kaşları niye çatık aq? Neyse banane. Şu an tek sorunum o telefonun açılıp açılmadığı. Korkuyla;
"Açtın mı?" diye sordum.
"Hayır ama bir ton mesaj geldi ve ister istemez okudum. Senin sesini duyamadığı her saniye için seni oto-sanayiye verip arabaların egzoz borularınının içine kafanı sokacağına dair tehdit mesajları vardı. Eğer sıkıntı yaratan biriyse polise gidebilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abilerim ve İkizim ||tamamlandı
ChickLit17 yıl önce verilen yanlış bir karar bir ailenin hayatını nasıl etkileyebilir? Ya da yapılan hatalar hangi aşamadayken kurtarılabilir? Defne, kötü ve acı dolu yaşadığı 17 yıldan sonra karşısına çıkan yeni kişiler, gerçek ailesi, tarafından hiç tatma...