*DEFNEDEN*
Olum lan harbiden ayaklarım tutmuyor. Ay yoksa bir daha sokaklarda koşup yürüyemeyecek miyim? Yoksa bir daha oyun oynayamayacak mıyım? Ühüü ühüü. Ağlamak istiyorum.
Ay of tamam şimdi duygu sömürmesini bir kenara bırakalım da gerçeklerden söz edelim.
Ben öyle ayaklarım tutmuyor filan diyince Kuzey malı bütün hastaneyi birbirine katmıştı. Sonra bütün doktorları odama toplayıp neyim olduğunu bulmalarını istemişti. Her ne kadar korksamda onun bu malca ve telaşlı hallerine hepimiz saşkınca bakıyorduk. Sonuçta benim ayağım tutmuyordu aq. Ben bile onun kadar endişelenmemiştim.
Her neyse işte doktorlar bunun normal olduğunu ve en fazla 1-2 güne toparlanacağımı söylediler. Ama bu sürede kendimi yormamalıymışım, kendimi zorlamamalıymışım, akıllı durmalıymışım filan.
Ama ben akıllanır mıyım? Tövbe, çok tövbe!
Her neyse şimdi ise evin salonunda oturmuş herkesin bana olan bakışlarına katlanmaya çalışıyordum. Bebekmişim gibi davranıyorlardı. Ben kiim bebek olmak kim lan?
"Türk dizisi süresi kadar uzun olan bakışmalarımız bittiyse bana çikolata vermeyi düşünüyor musunuz? Vallaha çikolatasızlık komasına giricem." dedim. Haklıyım lan. Artık çikolata yemek istiyorum ben.
"Kızım bir daha öyle filan deme. Allah korusun." diyen anneme döndüm. Yaa kıyamam bee.
"Tamam kusura bakmayın. Düşünemedim." dedim utana sıkıla. Onları üzmeye hakkım yoktu.
"Hayır kızım öyle deme. Neyse Meriç sen gitte Defneye çikolata getir." dedi babam. Bende heyecanla Meriç abime baktım.
"Ahh biricik abim! Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun değil mi? Sana kurban olurum ben. Şu boya, şu endama bakın beee. Aslan gibi aslan, yiğit gibi yi-" sözümü kesen Demirin anırması Kuzey abimin de bağırması böldü.
"Lan bir çikolata için mi bu laflar? Meriç senin ağzını yüzünü dağıtırım! Defne sende ne diye bu dallamayı övüyorsun? Ayrıca biricik abim ne demek?" dedi. Gülmemeliyim. Gülmemeliyim. Gülmemeliyim.
"Ne yani yalan mı söylüyorum? Şu çocuğa bakın! Ne kadar yakışıklı. Ne kadar mükemmel. Ne kadar efsane bir şey." diyip Meriç abimi işaret ettim. Şu an ona yalakalık yapmam gerekiyordu. Sonuçta beni çikolatalarla buluşturacak olan kişi oydu.
"Meriç ben senin yüzünü dağıtmadan gitte ne getiriyorsan getir!" dedi Kuzey. Bende hemen lafa atladım.
"Ne getireceğini biliyorsun. Beyaz ve antep fıstıklı. Anladın di mi?" dedim bir sır veriyormuş gibi kısık ama herkesin duyabileceği bir sesle. O da bana aynı şekilde eğilip konuştu.
"Merak etme Defne başkan. Hepsini getireceğim. İstediğini yersin." diyince heyecanla üstüne atlamak için harakete geçiyordum ki bacaklarım geldi aklıma. Ay ben 2 gün filan nasıl dayanıcam be buna?
"Küçük ani haraketler etmesene kızım ya. Bir yerine bir şeyler olacak şimdi. Hem yüzünde düşmesin bir iki güne düzelirsin." Kuzeyin dediği şeye kadar yüzümün düştüğünü farketmemiştim bile. Hemen kendimi toparlamam gerekiyordu. Yüzüme sahte bir sinir yerleştirip kızarcasına konuştum.
"Düzelirsin ne demek be? Ben motorla çalışan bir araba mıyım da bozulayım. Bir de düzelecekmişim. Peeh! Sözlerine dikkat et. Mafyasın filan demem ayağımın altına alırım bak!" dedim tehditvari bir ses tonuyla.
Salonda oluşan sessizlikten sonra kafamı diğerlerinin üzerinde gezdirmeye başladım. Bana ve Kuzeye, yani Kuzey abiye şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Ay bir dakika! Ben pot mu kırdım lan? Yoksa bunlar bilmiyor muydu Kuzeyin mafyacık olduğunu? Oha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abilerim ve İkizim ||tamamlandı
ChickLit17 yıl önce verilen yanlış bir karar bir ailenin hayatını nasıl etkileyebilir? Ya da yapılan hatalar hangi aşamadayken kurtarılabilir? Defne, kötü ve acı dolu yaşadığı 17 yıldan sonra karşısına çıkan yeni kişiler, gerçek ailesi, tarafından hiç tatma...