17. Bölüm

59.1K 3.1K 1.1K
                                    

*KAANDAN*
(sabahtan itibaren)

Bugün babamla birlikte evden çıktık. İşimiz vardı. Birilerinin işini bitirmek gibi...

Dün babam Kerem Kılıç ismini duyunca bir tuhaf davranmaya başladı. Galiba tanıdığı birisi diye düşündüm. Ayrıca dün gece baya araştırmama rağmen ufacık bir detay bile bulamadım.

Defnenin canını yakmak isteyen kim olabilirdi ki? Ya da bizim canımızı yakmak isteyen mi demeliydim?

Defne... Minik kuşum... Çok masumdu. Hemde fazlasıyla. En az yüzü kadar güzel bı kalbi var. Bebekken de çok tatlıydı.

Onu bebekken 1 ay görebilmiştim. Onu sadece bir camın arkasından görebilmiştim. Ama o zamanlarda böyle tatlıydı. Onu o zamanlarda da böyle kıskanır, içime sokmak isterdim.

Aklıma gelen anıyla buruk bi tebessüm oturdu yüzüme...

*Flashback*

Küçük çocuk hastane koridorunda, camın önünda ayakta durmuş, minik kız kardeşini seyrediyordu. Daha o zamanlar 7 yaşındaydı ama gerçek sevginin ne demek olduğunu biliyordu.

Daha şimdiden kocaman olmuş gibi hissediyordu kendini. Çünkü kendinden küçük 5 kardeşi vardı. Üstelik bunlardan bir tanesi kızdı...

Kız kardeşiyle birlikte bir tane de erkek kardeşi olmuştu. Demir... Onu da çok seviyordu.

Ama nedense Kaan sürekli kız kardeşinin yanında olmak, onun iyi olduğundan emin olmak istiyordu. Onu korumak istiyordu...

Küçük çocuk kardeşini izlerken birden bire, kardeşinin yanında yatan çocuk ağlamaya başlamıştı. Onun sesine Defne yani küçük kardeşide uyanmıştı. Üstelik korkusundan da ağlamaya başlamıştı.

İşte Kaan ilk defa o zaman sinirlendiğini hissetti. O küçük bebek, kardeşinin uykusunu bölmüştü! Şu an o bebeği boğmak istiyordu.

Hemen koşarak annesinin yattığı odaya girdi. Onun hızla girmesiyle herkes ona korkarak bakmaya başlamıştı. Annesi hemen konuştu.

"Noluyor Kaan? Bir yerine bir şey mi oldu? İyi misin annecim?" Kaan annesinin sorduğu soruyu es geçip babasının önünde durdu ve büyük bir ciddiyetle konuşmaya başladı.

"Baba bir tane erkek bebek kardeşimi korkuttu ve onu uykusundan uyandırdı! Şimdi küçük meleğim ağlıyor. Lütfen o bebeği dövelim. Kardeşimi korkuttu!" diye ardarda cümlelerini sıraladı.

Onun bu haline Sevim Hanım tebessüm ederken, Murat Bey kaşlarını çatmıştı. Kızını korkutmaya kim cürret ederdi? Koskoca adam bile o an kızını korkutarak uyandıran bebeğe ceza vermek istedi. Kızı onun için çok değerliydi...

"Hangi bebekmiş o? Sen bana göster bakayım." diyen Murat beye, eşi Sevim Hanım şok olmuş şekilde bakıyordu.

"Murat saçmalama! Onlar bebek. Heralde ağlıyacaklar. Çocukla çocuk olma lütfen." dedi uyarır bir ses tonuyla.

"Kimse benim kızımı ağlatamaz. Bu bir bebek bile olsa yapamaz. Ağlatamaz işte kızımı!" dedi Murat bey. Bunun üstüne Kaan babasına hak verir şekilde konuştu.

"Evet baba, kimse benim meleğimi ağlatamaz! Hadi gidip onu görelim." dedi ve babasının kolundan çekiştirmeye başladı. Babasıda ayağa kalkıp Sevim hanımın alnından öptü.

"Kraliçem siz burda bekleyin, biz küçük prensesimizi görmeye gidip geleceğiz hemen. Bir şeye ihtiyacın olursa hemen ara." dedi ve oğlunun elini tutup odadan çıktılar.

Küvezde olan kardeşini yakından görmeyi çok istiyordu Kaan. Ama bunun imkansız olduğunu da biliyordu. Yine de bir umut babasına döndü.

"Baba, kardeşimi bir kez olsun yakından görebilir miyiz? Lütfen." cümlesini kurarkende babasına masum masum bakıyordu. Murat bey dayanamadı ve oğluyla aynı boya gelene kadar eğildi.

"Peki, madem çok istiyorsun sen burda bekle. Ben doktorla konuşup geliyorum." diyip yanağından öptü oğlunu. Oğluysa heyecandan ellerini çırptı ve hemen kardeşini görmek için camın başına gitti.

Bir süre sonra babası yanında bir hemşireyle geldi ve küçük Kaana maske ve önlük giydirip kardeşinin yanına aldılar.

Kaanın heyecandan kalbi duracaktı. İlk defa ona bu kadar yakındı. Hemen kafasını boyun girintisine koydu ve kokusunu içine çekti. Daha sonra hemşireye döndü.

"Onu bir kerecik kucağıma alabilir miyim? Söz veriyorum canını acıtmayacağım." hemşire ilk başta tereddüt etsede küçük kızı abisinin kucağına verdi.

Kaan o zaman tarifsiz bi şey hissetti içinde ve bu his çok güzeldi. Kardeşinin kulağına eğildi.

"Meleğim, seni her zaman böyle kucağımda tutacağım. Seni kimselere vermeyeceğim. Sen hep benik minik kardeşim olacaksın." dedi. Sonrada yanağını kocaman öptü.

Hemşire bir süre sonra kızı abisinden aldı ve Kaanı odadan çıkardı. Kaan ise gitmek yerine kardeşini bir süre daha camdan izledi...

*Flasback son*

Ben böyle eskilere dalmış düşünürken şirketin önüne gelmiştim bile. Babamla şu Kerem Kılıç işini konuşmam gerekiyordu. 

Arabamı park edip içeriye girdim. Beni görenler başlarıyla selam veriyordu. Bense hiç tepki vermiyordum. Bunlara elini veren kolunu kaptırır.

Babamın odasına çıktım. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Babamsa bir şeyler düşünerek kağıtlara bakıyordu.

"Baba, noldu? Bir sorun mu var?" babam kafasını bana çevirdi.

"Var." dedi. Eee anlatsana o zaman aq dememek için zor tuttum kendimi. Sonuçta babamdı.

"Noldu baba? Kerem Kılıç ile mi ilgili?"

"Evet, onunla ilgili. Ama tek sorun o da değil." dediğinde heyecanlandım. Noluyordu?

"Baba anlatsana artık." dedim sabırsızlıkla.

"Kerem Kılıç kimmiş biliyor musun? Abinin düşmanı!"

.
.
.
.

Vee kestik.

Puahahahhaba yaşasın kötülük. En heyecanlı yerinde kestim (çok küfür etmeyin) nzmsmsmsmms

Bugün bir bölüm daha yazmak istedim. Ama baya kısa oldu. Neyse bence bölümsüzlükten iyidir dksmmsmsmsm

Eeeee bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz??

Şu abi olayı peki kbfbskbfsbdkbsfbkbfs

Biraz ortalık karışsın ama di mi? bektkebwbkdbrwb

Ay çok mutlu oldum şu an sshkfbskbdskbsf

Şu flashback bölümü nasıldı??

Eskiye dönmeli bölüm ister misiniz arada?

Lan Defnenin bir tane daha abisi varmış kbfasfkblsdlbflss

Neyse ben kaçtım.








Abilerim ve İkizim ||tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin