Kalbinin göğsünü delmek istercesine attığı hızlı ve güçlü vuruşlarla beraber yüzünde oluşan gülümseme, ellerinin heyecandan titremesi ve buz tutması.
Jungkook hissettikleriyle beraber düşünceleri arasında küçük bir gezintiye çıkmışken yüzündeki yastığı çekerek derin bir nefes aldı. Yeterli gelmiyordu.
Ne zaman bu kadar büyük ve önüne geçemediği duyguların içine düşmüştü böyle? Farkına bile varmadan nasıl böylesine sevebilmişti?
Bir durma noktası var mıydı? Düşündükçe kafayı yediğini hissetmekten kendini alamıyordu.
"Hoseok," dedi bu yüzden aceleyle telefonu ikinci çalışta açan arkadaşına. Sesi neredeyse yalvarır gibi çıkmıştı.
"Jungkook? İyi misin?" Karşı taraftan anında endişeli ve yarı uykulu bir mırıltı gelmişti, ki bu oldukça normaldi çünkü saat sabahın erken saatleriydi ve birkaç saate okulda olmaları gerekiyordu.
"Hoseok," diye adını tekrarlamaktan ileri gidemedi Jungkook. Nasıl cümle kuracağını bile unutmuştu sanki o an. Jimin'in dün akşam gördüğü parlak siyah saçları gözünün önünden bir saniye bile gitmiyordu.
"Beni endişelendiriyorsun." Telefonun karşısından birkaç hışırtı duyuldu. "Sorun ne?"
"Çok ağır," dedi en sonunda derin bir nefesle Jungkook. "bu sevgi çok ağır. Üstesinden gelebilir miyim, böylesine bir şeyin altından kalkabilir miyim bilemiyorum artık. Ben hiçbir şey bilmiyorum. Ne yapacağım Hoseok?"
"Dur, dur." Jungkook gelen hışırtılardan onun yataktan kalktığını tahmin etti. Aramak için yanlış bir zaman mıydı bilemiyordu çünkü ne yapacağını bilememişti ve düşünmeden aramıştı. Uykusunu çok bölmemiş olmayı umudu ama zaten her türlü okul için kalkacaklardı değil mi? "Baştan anlat Jungkook. Hiçbir şey anlayamıyorum."
Kucağındaki yastığın kenarlarıya oynayan ve sökülen iplerini çekiştiren Jungkook bir süre sessiz kalarak gözlerini kırpıştırdı. Fazla mı büyütüyordu acaba?
"Jimin saçlarını siyaha boyamış." Adını söyler söylemez karnı kasıldı. Sadece bununla bile vücudunun bu denli tepki veriyor olmasına alışmış olması gerekiyordu fakat her seferinde aynı şekilde hissetmeden edemiyordu.
Acaba üstünde bu kadar etkisinin olduğunu bilse ne düşünürdü?
"Ciddi bir şey oldu sandım," dedi Hoseok. Sesinden güldüğü oldukça belliydi. "Jungkook..."
"Ne? Bu yeterince ciddi bir şey zaten!" Kaşları çatılan Jungkook sanki Hoseok onu görebilecekmiş gibi telefona kızgın bir bakış attı.
"Ebette öyle," diyerek anında düzeltti ve onu onayladı Hoseok. Jungkook'un duygu patlaması yaşadığı anlarda suyuna gitmek en iyisiydi.
"Bana haber vermemişti," diyerek anlatmaya başladı. "sürprizim var sana dedi, ben nereden bileyim böylesine büyük bir şey yapacağını... hiç düşünmüyor halimi. Nasıl dayanırım, nasıl her suratına baktığımda öpmemek için kendimle savaş veririm düşünmüyor. Jimin çok düşüncesiz birisi, değil mi Hoseok?" Cümlesinin sonlarına doğru elinde olmadan sesi kısılmış ve mızıkçı bir çocuk gibi çıkmıştı.
"Tamamen katılıyorum," diyerek onaylamak adına mırıldandı Hoseok. Jungkook'u kesinlikle ciddiye almıyordu.
"Ne demek katılıyorum? Sen Jimin'e düşüncesiz mi diyorsun?"
"Jungkook." Hoseok artık kahkaha atıyordu. Arkadaşı oldukça saf ve konu Jimin olunca aklı bir karış havada bile olsa ona oldukça değer veriyordu. "Kapatıyorum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy and stars [jikook]
Fanfiction"bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan güneş kucağındadır, bilemezsin."