"Ödevlerin bitti mi?" Jungkook çimlerin arasındaki boya kalemlerinden birini alarak çizimini boyamaya devam etti. Jimin'in koyu saçlarına geçerken gülümsedi. Elbette ikisini çizmişti.
"Az kaldı," diye mırıldandı Jimin. Henüz ilkokula gidiyorlardı, dolayısıyla pek fazla ödevleri olmuyordu. Sırtını arkasındaki kalın ağacın gövdesine vererek yaslandı. Elindeki kalemi farkında olmadan kalın dudaklarına bastırıyor ve dikkatlice önündeki soruyu okuyordu.
Jungkook kısa süreli sessizlikten yararlanarak çizimini boyamaya devam etti ve Jimin'i rahatsız etmemek için ses çıkartmamaya dikkat etti.
Yine de, tam yanında oturan Jimin'in büyüsüne kapılmadan edemiyordu. Kolları birbirine değiyor ve hafif rüzgarlı havada bile sıcaklığını hissedebiliyordu. Kalemi yasladığı dudaklarına daldığını Jimin dönüp ona bakana kadar fark etmedi.
"Bir şey mi oldu Jungkook?"
"Ah hayır hayır..." Biraz kekeleyerek, biraz da kızararak bakışlarını önündeki çizimine yöneltti.
"Bunlar biz miyiz?" Jimin de Jungkook gibi çizime döndü ve heyecanla mırıldandı. Gerçekten yaşına göre oldukça güzel şeyler çizebiliyordu. Jimin onun her konuda bu kadar yetenekli olmasını çok kıskanırdı.
"Beğendin mi?" dedi Jungkook hala utandığı için neredeyse fısıldayarak. Ellerini sıcacık olmuş yanaklarına bastırmamak için zor tuttu.
"Bir de soruyor musun? Bayıldım Jungkook!" Jimin heyecandan neredeyse bağırıyordu. "Bunu bana verebilir misin?" dedi sesini yükselttiğini fark ettiğinde mırıldanarak. "Odama asmak istiyorum."
"Zaten sana verecektim..."
Daha sonra, Jungkook başını sola çevirmek gibi bir hata yaptı. Çizimi görmek için üstüne eğilmiş Jimin ile burun burunaydı şimdi. Aynı Jimin gibi gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı ama ikisi de geri çekilmek için bir harekette bulunmadı.
"Jimin?"
"E-efendim Jungkook?"
"Seni... öpebilir miyim?"
Jungkook'un bu sorusu uzun süreli bir sessizliğe sebep oldu. Jimin'in hemen dibinde olması, yüzlerinin yakınlığı ve gözlerindeki ifade aklını gerçekten başından almış olmalıydı çünkü söylediği şeyler düşünmeden çıkıyordu dudaklarından. Ne yaptığını kendisi de bilmiyordu.
Jimin kısa bir duraksamadan sonra başını olumlu anlamda salladı. Bunda garip bir şey yoktu. Jungkook'un sevgi dolu bir çocuk olduğunu ve bunu göstermekten çekinmediğini biliyordu. Jungkook, sık sık Jimin'in yanağından öperdi zaten.
"Jiminie," derdi şirin bir sesle. "yanakların gerçekten benim öpmem için bu kadar yumuşaklar sanki!"
Jimin yine aynısının olacağını düşündüğü için yüzleri hala dip dibeyken karşısındaki yüze bakmayı sürdürdü. Beklediğinin aksine, Jungkook çizim yaptığı kalemi bırakarak elini önce kendi dudaklarına, sonra Jimin'in dudaklarına bastırdı. Hızlıca elini çekip şaşkınlıkla gözlerini açarken ne yaptığını yeni fark ediyor gibiydi.
Aceleyle geri çekilip yüzünü çizim yaptığı defterin arkasına saklarken o an yok olmayı çok fazla istiyordu.
"Bu da neydi?" Jimin hala Jungkook'un üstüne eğilmiş bir şekilde duruyordu. Nedensizce onun da yüzü kızarmıştı.
"Öptüm işte." Defteri uzun süre yüzünden çekmeyi düşünmediğinden Jimin yüzünü göremiyordu.
"Ama neden... her zamanki gibi yapmadın? Yoksa artık yanaklarım hoşuna gitmiyor mu?" Jimin geri çekilip ağaca yaslanırken yüzü düşmüştü.
"Gidiyor elbette!" Jungkook hızlıca defteri yüzünden çekti. Minik kaşlarını çatmış dudaklarını büzmüştü. "Seninle ilgili her şey hoşuma gidiyor Jimin. Bir daha böyle söyleme!"
Jimin şaşırarak duraksadı. "O zaman bu neydi?"
"Ben seni... böyle de seviyorum. Bunu göstermek istedim." Kalp atışları hızlanırken nefesini tuttu. Jimin'in anlamayacağını biliyordu. Bilmese söylemezdi.
"Başkasını da böyle öpüyor musun?"
"Senden başka kimseyi böyle sevmiyorum ki!"
Jimin kıkırdadı. Sonra az önce Jungkook'un yaptığı gibi, minik tombul elini dudaklarına bastırıp, Jungkook'un ince dudaklarına uzattı.
Jungkook gerçekten dudaklarındaki elin baskısıyla oracıkta bayılacağını düşündü. Jimin kocaman açtığı gözleriyle gülümseyerek ona bakıyordu. Yavaşça elini çekti ve Jungkook o zamana kadar nefes almadığını yeni fark etti.
"Jimin..." Durdu. Konuşabileceğini sanmıyordu.
"Belki yıldızlar ya da galaksiler kadar büyük bir şey değil ama..." dedi Jimin. "Ben de seni böyle öpmek istedim. Senden başkasını böyle öpmem Jungkook. Bu bizim için özel bir şey değil mi?"
Jungkook bir şeyler mırıldandı ama ne dediği hakkında gerçekten hiçbir fikri yoktu. Başı dönüyor gibi hissediyordu. Jimin etrafındayken hep böyle hissederdi ama bu seferki çok farklıydı. Çok fazlaydı.
Jimin, Jungkook'a çok fazlaydı ve Jungkook her şeyden habersiz Jimin ile ne zamana kadar başa çıkabileceğini bilmiyordu.
Jungkook çizimini Jimin'e uzattı ve onun dikkatlice alıp kırışmaması için özenle bitmiş ödev sayfasının arasına koyuşunu izledi.
Jungkook ondan başkasını bu kadar sevemeyeceğini biliyordu. Jimin onun kaderiydi. Minik ellerinden kalın dudaklarına, yumuşak yanaklarından kocaman açtığı gözlerine, her bir zerresiyle Jungkook'un onu sevmesi için yaratılmıştı sanki.
"Gidelim mi?" diye mırıldandı Jimin. Jungkook yine onu izlemeye daldığından saatin geç olduğunu fark edememişti.
Ayağa kalkıp evlerinin önüne gidene kadar sessizce yürüdüler.
"Aynı saatte?"
Jungkook kapılarının önündeki Jimin'e dönerek kocaman gülümsedi. "Aynı saatte."
Hızlıca eve girdi. Titreyen elleriyle zorla kapıyı kapatırken annesi yemeğe çağırıyordu. Tıpkı Jimin gibi bu saatlerde yemek yer, sonra aileleri uyuyana kadar odalarında oyalanır ve sadece onlara ait olan zaman dilimine kadar beklerlerdi.
Jimin hızlıca yemeğini bitirip odasına çıkarken Jungkook'un çizimini nereye asacağını düşünüyordu. Ondan gelen her şey çok değerliydi ve özenle bakılması gerekiyordu. Bu yüzden yatağının yanındaki duvara, tam da görüş açısına yapıştırırken fazla düşünmedi.
Geri çekilip düzgün yapıştırıp yapıştırmadığını kontrol ettikten sonra gülümsedi. Jungkook birkaç saat önceki hallerini çizmişti. Jimin ödeve başlamadan önceydi, ağaca yaslanmış otururken Jungkook da Jimin'in uzattığı minik bacaklarına başını koymuş uzanıyordu. İkisi de birbirine bakıyor ve gülümsüyordu.
Işıkların kapandığına dair sesler duyduğunda heyecanla oturduğu yerde sallandı. Bir an önce perdeyi açmak ve Jungkook'un yüzünü görmek istiyordu.
O sırada Jungkook'un ailesi çoktan uyumuştu ve Jungkook elindeki plastik bardakları sıkıca tutarak karşı evdeki perdeye bakıyordu. Genelde onun ailesi hep daha erken yatardı ve Jungkook her gece aynı heyecanla camın önünde Jimin'i beklerdi.
Biliyordu ki, Jungkook ömrünün sonuna kadar da aynı heyecanla bu pencerede Jimin'i beklemeye devam edecekti.
04.06.2020
kalbimi ağrıtıyor bu sevgi... ben dayanamıyorum artık dostlarım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy and stars [jikook]
Fanfiction"bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan güneş kucağındadır, bilemezsin."