"Sadece bir gün sonra sınavların başlayacak olmasına inanamıyorum," diye mırıldandı Jimin yan taraftan. Elinde tuttuğu tarih notlarını bırakırken ofladı ve geriye yaslandı. Bugün haftasonu olduğundan ikisi her zaman buluştukları parka gitmişti ve açık havadan faydalanarak ders çalışıyordu.
Jungkook başını sallayarak onu onayladı. Sanki daha dün liseye başlamış gibiydi ama çoktan ikinci seneyi yarılamışlardı. Zaman gerçekten şu sıralar oldukça hızlı geçiyordu.
"Yardım etmemi istediğini bir konu var mı?"
"Tarihte iyiyim," diye karşılık verdi Jimin. "ezber konusunda sıkıntı yaşamıyorum ama sayısal dersler..."
"Benim de ezberim kötüdür aslında," dedi Jungkook aniden lafını bölerek.
Bu kocaman bir yalandı.
Tek istediği Jimin ile daha fazla vakit geçirmek ve güzel yüzünü biraz daha görebilmekti.
"Bana edebiyat çalıştırabilirsin," diye mırıldandı bu yüzden. "ben de sana sayısal derslerde yardım ederim. Böylece ödeşebiliriz."
"Gerçekten mi?" Jimin şaşırarak tamamen Jungkook'a döndü. Saçları bu hareketiyle gözlerinin önüne düşmüştü, geçen süreçte onlar da oldukça uzamışlardı. "senin her derste iyi olduğunu sanıyordum..." Düşünür gibi kaşları çatıldı. "Neden daha önce söylemedin?"
"Sen derslerle benden daha çok meşguldün..." diye başladı Jungkook cümlesine ve gerginlikle dudağını ısırdı. İnanılması pek mümkün olmayan bir yalan söylemişti ve nasıl toparlayacağını bilmiyordu. "Hem geçen seneye göre daha fazla şey bilmemiz gerekiyor, konular daha geniş ve hepsini nasıl aklımda tutabilirim bilemiyorum."
"Anladım," diye mırıldandı Jimin ve tarih notlarını bir kenara iterek çantasından edebiyat notlarını çıkarttı.
"Ne yapıyorsun?" Jungkook kaşlarını çatarak Jimin'i izledi. "Tarih sınavı yarın. Edebiyat mı çalışacağız? Şimdi?"
"Benim tarihim oldukça iyi Jungkook." diye tekrarladı itiraz kabul etmeyen bir sesle, daha sonra gözlerini Jungkook'a dikerek elindeki edebiyat notlarını uzattı. "Bunlar kendi notlarım. Oku ve eğer anlayamadığın bir yer olursa söyle."
Jungkook oldukça şaşkındı çünkü olayların buraya kadar ilerleyeceğini tahmin etmemişti. "Şimdi mi?" diye sordu tekrardan. Yine kalbi bedenini sarsacak kadar hızlı atmaya başlamıştı.
"Şimdi, Jungkook. İkiletme beni de çalışmaya başla." Gözleriyle kağıtları işaret etti.
"Sen ne yapacaksın?"
Jimin yavaşça Jungkook'un kucağındaki fizik defterine uzandı, geri çekilirken saçları hemen yanındaki Jungkook'un çenesine sürtündü ve Jungkook panikle çekilirken başını arkasındaki ağaca vurdu.
"Jungkook?" Jimin şaşkınlıkla duraksadı. Elindeki defteri çimlerin üzerine bırakarak Jungkook'un başına uzandı. "Ne yapıyorsun? Canın acıdı mı?"
"İyi... İyiyim. Sert vurmadım." Kekeleyerek mırıldandı. Minik parmaklar başının arkasında gezinirken ve acıyı azaltmak için saçlarını okşarken sakin kalmak imkansızdı. Elinde tuttuğu kağıtları sıktığının ve buruşturduğunun farkında bile değildi.
"Durduk yere başını nasıl vurabilirsin?" Jimin sorusunun ardından Jungkook'un saçlarını düzelterek geri çekildi. Bir yandan da başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak gülüyordu.
Senin yüzünden.
Elbette bunu ona söyleyemezdi. Bu yüzden sadece omuz silkerek beceriksiz bir şekilde gülümsedi ve eziyet ettiği kağıtları düzelterek gözlerini kaçırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy and stars [jikook]
Fanfiction"bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan güneş kucağındadır, bilemezsin."