"Günaydın!" dedi Jimin yüzündeki ışıltılı gülümsemeyle beraber. Elinde tuttuğu yemek kabını kapının hemen yanındaki Jungkook'un annesine uzattı. "Annem size kek yapmış," dedi içeri geçerken. "ve selam söyledi. Bir de uzun zamandır bize gelmediğiniz için size kızdığını iletmemi istedi."
Jungkook'un annesi küçük bir kahkaha atarak Jimin'in saçlarını karıştırdı. "En kısa zamanda uğrayacağım. Bu arada Jungkook hâlâ uyanmadı," Arkasındaki merdivenleri işaret etti. "onu uyandırıp aşağı getirene kadar kahvaltı hazır olur."
"Teşekkürler," dedi Jimin ve sessiz olmaya çalışarak Jungkook'un odasına ilerledi. Adımları ses yapmasın diye neredeyse parmak ucunda ilerliyordu ama aslında bu saçmaydı, sonuçta onu uyandırmaya gidiyordu ama şu an uyanmaması için sessiz olmaya çalışıyordu.
"Jungkookie," diye mırıldandı kafasını kapı girişinden içeriye uzatarak. Yatakta oldukça komik bir şekilde yatan Jungkook'u gördüğü gibi gülmeye başladı. Yastıklar yatağın her tarafındaydı ve Jungkook kesinlikle olması gereken tarafta değildi.
"Jungkook," diye seslendi bir kez daha odaya girip yatağa yaklaştığı sırada. "Sabah erken geleceğimi söylemiştim, acaba geç mi yattın..." Elini uzatıp Jungkook'un karışmış saçlarına dokundu.
Onca sese rağmen uyanmayan Jungkook saçındaki dokunuşu hisseder hissetmez başını kaldırıp neler olduğunu anlamaya çalıştı.
"Jimin," dedi belli belirsiz. Yüzünde ufak bir gülümseme oluştu, gözleriyse hâlâ yarı kapalıydı. Birkaç saniye hareketsizce durdu ancak hemen ardından gözleri kocaman açıldı. "Jimin?"
"Günaydın." Jimin elinin altındaki yumuşak saçları düzelttikten sonra geri çekildi. "Annen kahvaltıya bekliyor."
"Sen ne zaman geldin? Saat kaç?" Gözlerini ovuşturarak esnedi. Aslında hâlâ rüya gördüğünü sanıyordu çünkü Jimin'i evinde, daha da önemlisi odasında görmeyeli uzun zaman olmuştu.
"Az önce geldim ve saat dokuz," diye mırıldandı Jimin. "Dün erken geleceğimi söylemiştim, geç mi yattın?"
"Sabahın köründe uyanıp ne yapacağım ki?" dedi Jungkook ayağa kalkarken. "Okul yokken yapılacak en iyi şey uyumaktır."
Kıkırdayan Jimin kapıya yönelip Jungkook'u arkasında bıraktı. "Hazırlanıp aşağı gel," Parmağını karşısındaki her an tekrar uyuyacakmış gibi görünen Jungkook'a doğrulttu. "ve sakın tekrar yatıp uyuma."
"Tamam anne," diye seslendi Jungkook hemen ardından esneyerek. Jimin'in kapısından çıkıp kayboluşunu izledikten sonra kendisine gelmek için tuvalete yöneldi, yüzüne çarptığı soğuk suyun ardından gördüğü yansımasıysa gerçekten utanç vericiydi.
Saçları birbirine girmiş ve düzensiz yatış şekli yüzünden tepeye doğru dikilmişti, gözleri ayılamadığı için kısıkça bakmaya devam ediyordu ve yanakları Jimin'i gördüğünden beri kıpkırmızıydı. Jungkook onu bu şekilde karşıladığı için biraz utandı ama sonuçta onlar yıllardır arkadaştı, onu kim bilir daha ne kadar kötü hallerde görmüştü.
Saçlarını ıslak elleriyle tarayıp düzeltmeye çalıştığı birkaç dakikanın ardından aşağı inip sesler gelen mutfak kapısına yöneldi.
"Günaydın," diyerek gülümsedi annesi kapıdaki Jungkook'a. Babasının işleri çok yoğun olduğundan günün çoğunda evde olmuyordu, annesi de yaz tatili dolayısıyla kısa bir süreliğine izindeydi ve Jungkook ile Jimin'e göz kulak oluyordu.
"Günaydın," dedi Jungkook da karşılık olarak. Aceleyle Jimin'in yanındaki sandalyeye oturdu ama ona bakmaya cesaret edemedi. Çarpıntısı başlamıştı, yüzü soğuk suyla yıkamış olmasına rağmen yanıyordu ve annesi gülümseyerek ona bakmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy and stars [jikook]
Fanfiction"bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan güneş kucağındadır, bilemezsin."