Zaman ikisinin de takip edemeyeceği kadar hızlı bir şekilde gelip geçiyordu, hatta ikinci dönem bitmek üzereydi ve neredeyse yaz gelmişti.
Elbette bunun en iyi yanı da sınavların bitmiş olmasıydı.
''Atıyorum!'' Jungkook yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Jimin'e bardağını attı. Karşı cama fırlatılan plastik bardak birkaç saniye sonra Jimin'in minik elleri arasındaydı.
''Bu an hiç gelmeyecek sanmıştım,'' diye mırıldandı Jimin hemen. O kadar uzun zamandır konuşmamışlardı ki Jungkook'un plastik bardaktan gelen boğuk sesini unutmuştu.
''Sonunda yaz geldi.'' Jungkook heyecanla kıpırdandı. ''Ailelerimizin bizi tatile götüreceğini biliyor muydun? Annemler konuşurken duydum.''
''Gerçekten mi? Bu harika!'' Jimin mutlulukla gülümsedi. Saatlerce sınavlara çalışmanın ve iyi bir not almasının daha iyi bir karşılığı olamazdı.
''Yine de benim çalışırken günlerimi verdiğim sınavların çoğuna çalışmadan girerek benden daha iyi notlar aldığına inanamıyorum Kookie. Sırrını bana da söylemelisin yoksa seneye sınıfta kalacağım!''
Jungkook karşısındaki sarışının sitemli haline güldü. Jimin her zaman çok şirindi.
''Bir şey yapmıyorum... Sanırım dersi derste dinlemek gerekiyor.''
''Bunu zaten yapıyorum!'' dedi Jimin sesini yükselterek. Karanlık olduğundan Jungkook onun yüzünü pek seçemiyordu ama dudaklarını büzdüğünü görmeden de bilecek kadar onu tanıyordu.
''Biliyorsun istediğin zaman bize gelebilirsin ve ben de sana ders çalıştırabilirim.'' Sonuçta bu Jungkook'un oldukça işine gelen bir durumdu. Jimin'in odasında olması, yatağına yatıp yastığına sarılması, bazen kendi kıyafetlerini giymesi ve ona oldukça büyük gelmesi Jungkook'un minik kalbinin oldukça hızlı atmasına neden oluyordu.
''Sen zaten benim yüzümden kaç kez kendi sınavlarına çalışmak yerine bana yardım ettin, buna gerçekten gerek yok.'' Jimin oldukça mahcup hissediyordu bu yüzden Jungkook'u hızlıca geri çevirdi.
''Sonuçta her dersten geçtim, değil mi?" Bunu herhangi bir üstünlük taslamaktan çok Jimin'i ikna etmek ister gibi söylemişti. "Sana yardım ederken ben de çalışıyorum Jiminie. Bunu sorun etme.''
Bir süre daha derslerden, Jimin'in itirazlarından ve Jungkook'un ikna etmeye çalışmasından konuştular. Oldukça geç bir saat olmuştu fakat konuşacak o kadar çok şey vardı ki! Neredeyse aylardır sınavlar, ödevler ve projelerden birbirilerine vakit ayıramadıkları için acısını çıkartmaya çalışır gibi her şeyden konuşuyorlardı. Konu konuyu açıyor, zamanın nasıl bu kadar çabuk geçtiğini fark etmiyorlardı.
''Jungkook, benim galiba uykum geldi.'' Bir gözünü ovuşturan Jimin esneyerek karşı tarafa seslendi.
Jimin'den hemen sonra esneyen Jungkook uzun zamandır geldiği ama Jimin'den ayrılmak istemediği için söylemediği uykusunu bastırmaya çalıştı.
''Bak sen de esniyorsun. Uykun geldiyse neden söylemedin?'' Jimin kaşlarını çatarak söylendi.
''Uykum yok bir kere. Sen esnedin diye esnedim ben.'' Eğer bunları gözleri yarı kapalı söylememiş olsaydı Jimin ona gerçekten inanabilirdi.
''Tatlı rüyalar Jungkook,'' dedi Jimin kısık sesle. Jungkook'un tüm itirazlarına rağmen uykusunun geldiğini biliyordu.
''İyi. Ama yarın daha çok konuşalım olur mu?'' Jungkook masumca mırıldandı.
''Birazdan sabah olacak zaten," diye mırıldandı Jimin. Başını pencerenin dışına uzatmış gökyüzüne bakıyordu. "Etrafın aydınlanmaya başladığını fark etmedin mi?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy and stars [jikook]
Fanfiction"bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan güneş kucağındadır, bilemezsin."