Jungkook ne zaman ağlamaya başladığını bilmiyordu ama gittiği yolu göremediğini fark ettiğinde durup etrafına bakmaya başladı, salondan ve okuldan çıkmış bahçenin hemen ortasında dikiliyordu şimdi.
Ortada kesin bir şey bile yokken her seferinde kafasında binlerce senaryo yaratıp kendisini üzdüğüne inanamıyordu ama buna nasıl engel olabileceğini de bilmiyordu, bu yüzden sadece ağlamasını durdurmaya çalışarak gözlerini sildi ve bomboş bahçenin ortasında dikilmeyi bırakıp çıkışa yöneldi.
"Jungkook," diye bir ses duydu bir kapının açılma sesinin hemen ardından. Arkasını dönüp bakmaya cesareti yoktu çünkü seslenen Jimin'di, ağladığını görsün istemiyordu.
"Nereye gidiyorsun?" Karşılık alamayan Jimin tekrar seslendi, adım sesleri yaklaştığını gösteriyordu ve Jungkook'un tek istediği koşarak eve gidip tüm gün yatağında yatmaktı.
"Yoksa gösteriyi beğenmedin mi?" Jimin'in sesi yaklaşmasına rağmen daha kısık çıkmaya başlamıştı, sahneden ineli çok olmadığından nefesleri hala düzensizdi. "Daha okul bile bitmedi. Üstelik çantanı da almamışsın Jungkook..."
Jungkook'un ısrarla ona dönmemesi ve sessiz kalması Jimin'in kaşlarını çatmasına neden oldu. Hiçbir şey anlamıyordu, oysa daha birkaç dakika önce heyecanlı bir şekilde kendisini seyrettiğine emindi. Şimdiyse... kaçıyor gibi duruyordu.
Son bir kez şansını denemek istedi. "Bana neden bakmıyorsun?"
Jungkook'un perde arkasında olduğunu görmüştü, kendisi de tam o sırada onun yanına gidecek ve ona sarılıp heyecanını geçirmesini isteyecekti ama Shuhua yanına gelerek bir şey söylemesi gerektiğini söyleyerek onu durdurunca beklemek zorunda kalmıştı.
Fazla uzun süreceğini düşünmediği için kabul etse de sahne arkasından çıktığında Jungkook'u hiçbir yerde görememişti, hemen ardından bulduğu Hoseok ise salondan çıktığını söyleyince peşinden dışarı çıkmış ve onu bahçede bulmuştu.
Burada tek başına tam olarak ne yapıyor olabilirdi? Gerçekten okuldan çıkıp gidecek gibi duruyordu ama sabah yanında getirdiği tüm eşyalarını sınıfta bırakmıştı.
"İyiyim," dedi Jungkook kısa bir öksürüğün ardından ve Jimin'i daldığı düşüncelerden çıkararak. "İçerisi çok kalabalık olunca hava almak istedim sadece." Kararsız bir şekilde Jimin'e döndü ama yüzüne bakmaktan kaçındı.
"Bir an eve falan gidiyorsun sandım, okuldan kaçmak üzereymişsin gibi görünüyordun." Ki hala öyle görünüyordu ama Jimin bu düşünceyi yok saydı.
"Hayır hayır," dedi Jungkook hızlıca. Gözlerini kırpıştırıp ıslak kirpiklerinin ardından Jimin'i süzdü. Nemli ve dağılmış saçlarıyla karşısında dikiliyor ve gerçekten mantıklı bir cevap bekliyordu. İçeride onu tebrik etmek isteyen onca insanı bırakıp neden peşinden gelmişti?
"Dansın harikaydı," Sesi titremediği ve konuşabiliyor olduğu için rahatlayan Jungkook derin bir nefes aldı. "tahminimden çok daha güzeldi. Gözlerimi senden alamadım." Farkında olmadan bunları söylediği sırada yine Jimin'in yüzüne dalmıştı. Gözleri küçücüktü, dolgun dudakları da aynı yanakları gibi kızarmıştı ve Jungkook'un tek yapmak istediği az önce yaşanan her şeyi unutup Jimin'e sarılmaktı.
"Bunu duyduğuma sevindim," dedi aldığı cevaptan memnun görünen Jimin. Elini Jungkook'a uzattı. "İçeri dönelim mi?"
Jungkook kararsız bir şekilde karşısındaki minik eli süzdü, tam şu an her şeyi itiraf edip o eli bırakmamak üzere tutmaya çok yakındı.
"Dönelim."
Shuhua konusu hiçbir şekilde açılmadan kapandı ve içeri geçip Jungkook'un yanına oturan Jimin, seçmelerin kazananları açıklanmaya başladığında gerginlikten hâlâ bırakmadığı Jungkook'un elini sıkarak derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy and stars [jikook]
Fanfiction"bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan güneş kucağındadır, bilemezsin."