"Jimin benden kaçıyor," diye mırıldandı Jungkook telefona doğru. "Jimin neden benden kaçıyor?" Yüzünü sıvazladı, gerginlikten kaşları çatılmıştı ve bir ayağını sallayıp duruyordu.
"Bilmem," dedi Namjoon öbür uçtan. Jungkook gidip Jimin'e açıldığı için Namjoon ile tekrar konuşabiliyordu ve Jimin'in her bulunduğu ortamdan hızlıca kaybolmaya çalıştığını fark ettiğinde ilk yaptığı onu arayıp fikir almak olmuştu. "belki de bir çeşit zaman istiyordur."
"Ben ondan hemen hislerime karşılık vermesini veya bir çeşit ilişkimiz olmasını istemedim Namjoon." Yatağından kalktı, bugün gerçekten okula gitmek istemediğini düşünüyordu çünkü Jimin'in ondan kaçısını izlemek kendisini hiç iyi hissettirmiyordu.
"Bir de arayıp onunla konuşmamı ister misin? Olayları senin tarafından biliyorum sadece, ama telefonlarımı açacağını sanmıyorum çünkü sen bana haber verdiğinde ona ulaşmaya çalışmıştım ve beni sürekli meşgule atmıştı."
"Benim telefonlarımı da açmıyor," Gözleri dışarı kaydı. "çoğu zaman odasının ışığı bile yanmıyor. Ya orada olduğunu bilmemi istemiyor ya da hemen yan tarafında olduğum için odasında daha az vakit geçiriyor. Beni açıkça reddetmiş olsa daha az üzülürdüm biliyor musun, böyle kaçıp durması ne anlama geliyor bilemiyorum çünkü. Ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok."
Okula geç kaldığını fark edince Namjoon'a kısa bir görüşürüz diyerek telefonu kapattı ve isteksizce çantasına uzandı, günün ilk saatlerinden modunu oldukça düşürmüştü ve şimdi iki kat daha çok okula gitmek istemiyordu.
Jimin'in kendisiyle tekrar konuşması için ne yapması gerekiyordu? İstemiyorsa onu zorlayacak türden birisi değildi, sonuçta Jimin'in isteklerine saygılı olmalıydı ama şimdi ne tür bir durum içinde olduklarını anlayamıyordu.
Yolun kenarından kendisine bakan kahverengi bir köpekle göz göze geldi, birkaç saniye Jungkook'a bakan köpek yavaşça kendisine yanaştı ve okul yolunda bir süre kendisini takip etti. Belki de karnı açtı.
"Üzgünüm," dedi Jungkook dudağını bükerek köpeğe doğru. Nedense onun kendisini anlayabileceğini düşünmüştü. "sana verebileceğim hiçbir şeyim yok. Yine de bazıları gibi benden kaçmadığın için teşekkür ederim."
"Demek buradaydın!" diye bir ses geldi tam Jungkook'un arkasından ve Jungkook'un konuşmasını böldü. Beklenmedik bir anda hemen dibinden gelen bu ses Jungkook'un irkilmesine neden olmuştu, dönüp kim olduğuna bakamadan sesin sahibi önüne geçerek yerdeki köpeği kucakladı. "Tan! Seni kaçıp gitmen için dışarı çıkarmadığımı biliyorsun değil mi?" Sanki Jungkook orada değilmiş gibi küçük köpeğe kızmaya başladı. "Küçücük patilerinle nasıl hemen gözümün önünden kaybolabilirsin?"
"Merhaba?"
"Cezalısın," dedi Jungkook'un seslenişini duymamış gibi. "yarın seni parka götürmeyeceğim." Küçük köpek tüm konuşma boyu sessizce kıvırcık koyu saçlı çocuğu dinlemesine rağmen park kelimesini duyunca havlamaya başladı, sanırım bu kelimenin ne anlama geldiğini biliyordu.
"Merhaba," diyerek tekrar şansını denedi Jungkook. Dersin başlamak üzere olduğunu bir anda unutuvermişti.
"Tan ile ilgilendiğin için teşekkürler," dedi sonunda kendisine dönen çocuk. "normalde insanlara karşı çekingendir ama senin yanına kadar geldiğine göre hoşuna gitmiş olmalı."
"Tek yaptığım kendi dertlerimden bahsetmekti." Jungkook gülerek çantasını düzeltti. "Kaybolmadan önce onu bulmana sevindim, ben Jungkook." Elini köpeğe uzatarak tepkisini izledi, hiçbir çekingenlik göstermeyen Tan başını uzatılan ele sürttü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy and stars [jikook]
Fanfiction"bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan güneş kucağındadır, bilemezsin."