16. Aşk Affeder

70 4 2
                                    

Damien Rice - Cheers Darlin'

🌙

Evin kapısı çalındığında saat öğleden sonrayı geçmişti; güneş gün boyu Peri kasabasını cayır cayır yakmış, yaz mevsiminin kavruk sıcağını yeryüzüne bırakmış ve şimdi de yavaş yavaş dağların arkasına doğru batmak için yol alıyordu.

Üzerimdeki rahat penye pijama ve tam tepemde topladığım ev topuzumla birlikte sıkıntılı ve hafif bıkkın bir ifadeyle kapıyı açtığımda, karşımda elinde hasır bir sepetle bana gülümseyerek bakan Kerem'i buldum. "Badem ağacına uğramayalı çok oldu," dedi, keyifli bir sesle. "Piknik yapmak istersin diye düşündüm, bugün hava çok güzel."

Cazip teklifi beni gülümsetmişti; buna hayır diyemezdim. Bu sabah doğru olanı yapmaya kararlı bir şekilde uyanmıştım ve artık ona göre hareket etsem gayet iyi olurdu.

"Tamam, hemen hazırlanıp geliyorum."

İçim hâlâ alev alev yanıyordu ama bu da geçecekti, biliyordum. Beni esir almış bir gençlik heyecanının etkisiyle hayatımı mahvetseydim eğer, ömür boyu derin bir pişmanlık yaşardım. O yüzden bir anlığına bile olsa aklımı karıştıran, beni yolumdan saptıran ne varsa, uzak durmak ve normal yaşantıma devam etmek hem benim hem de etrafımdaki insanlar için çok iyi olacaktı.

Odama hızlıca çıkmış, pijamalarımı çıkarıp üzerime yırtmacı olan uzun, askılı bir çiçekli elbise giymiştim. Hemen ardından hafif yana doğru yatmış olan topuzumu bozdum ve saçlarımı da atkuyruğu şeklinde toplayıp gerisingeri aşağıya indim.

Bütün olanlardan sonra Kerem'le vakit geçirmek benim geriye dönüş yolumu hızlandırırdı.

Üstelik onu da çok özlemiştim.

Birlikte bisikletlerimize binip, yıllardır altında bolca anılar biriktirdiğimiz badem ağacının yolunu tuttuk. Sokaktaki insanlar bizi görünce selam veriyor, ailelerimize iyi dileklerini iletiyor ve nişanlılığımız için de tebrik ediyorlardı.

Parmağımdaki yüzük bir anlığına canımı yaktı.

Kendine gel Serra.

Piknik örtümüzü, kalın dalların etrafını saran gür yaprakların büyük gölgesinin hemen altına sermiştik; belli belirsiz serin bir rüzgâr esiyor, doğanın kokusu ciğerlerimizi dolduruyor ve havanın nemi hafifçe tenimize yapışıyordu. Cır cır böceklerinin ve kuşların keyifli cıvıltıları etrafı doldurmuştu; şu anda burada bizden başka hiç kimse yoktu.

"Bunu düşündüğün çok iyi oldu," dedim, örtünün üzerine yan yana oturup Kerem'in yanında getirdiği termosun içindeki sıcak çayı bardaklarımıza doldururken. "Gerçekten baş başa böyle sessiz sakin vakit geçirmeye ihtiyacım vardı."

Uğradığı ihanetten tamamen habersiz olan nişanlım, başarıya ulaşmış bir yarışçı gibi gülümsemişti. "Biliyorum sevgilim, artık seni tanıyorum." Uzanıp önce elimin dışını, sonra avcumun içini öptü. Bana olan sevgisini ve özlemini iliklerime kadar hissettim, ondan aldığım şefkat içimi ısıtıyordu. "Hem benim de seninle konuşacağım bir şey vardı."

"Öyle mi?" diye sordum, ona ait olan çay bardağını uzatırken. "Neymiş o bakalım?"

Kerem sıkıntılı bir nefes aldı. Kumral düz saçları rüzgârın etkisiyle hafif hafif dalgalanıyordu. "Babamın işleri için uzak bir şehre gitmem gerekiyor. Başkasına emanet edilmeyecek bir iş, oraya da küçük bir şirket kurulacak." Gözlerini tuhaf bir biçimde benden kaçırdı. "Babam başına geçmemi istedi."

Yine mi? diye sızlandım içimden ister istemez. Yaklaşık bir yıldır sevgili müstakbel kayınpederim Kerem'i işlere alışsın diye sürekli bir oraya bir buraya savuruyor, büyük sorumlulukların altına sokuyordu. Muhtemelen üniversiteye gitmesine bile gerek kalmadan iyi isim yapmış inşaat şirketinin başına geçtikten sonra kallavi miktarda para kazanmaya başlayacaktı.

İçimdeki Şeytanı ÖldürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin