3. Zihnimdeki İntihar İpi

147 21 61
                                    

Dolu Kadehi Ters Tut - Yapma N'olursun

"Kerem nerede kaldı?"

Mercan'ın sesi, Moraterium'un içini doldurup kulaklarımı çınlatan müzik sesinin arasından sıyrılıp bana zar zor ulaşabilmişti. İçeride yanıp sönen kırmızı ve mavi ışıklar, içtiğim iki bardak bira birbiriyle kafamın içinde öylesine karmaşık bir harmoni oluşturmuştu ki gözlerimin daldığı yerden bir türlü kendimi çıkarıp kurtaramıyordum.

"Birazdan gelir herhalde," diye mırıldandım, içinde yüzdüğüm tuhaflığın etkisiyle dudaklarımın arasından tuhafça çıkan bir ses tonuyla. Üzerime kırmızı renkli, yakasında üç tane düğme olan kısa kollu ve kırmızı bir tişört ile yüksek bel, bol bir kot pantolon giymiştim. Saçımda yine tişörtümle aynı renk bir bandana ve ayaklarımda da beyaz Converse'lerim vardı.

Öbür tarafımda müzikle birlikte vücudunu sallayan Dilek, bana sanki kötü bir virüsü kapmışım gibi bakarak, "Siz şimdi gerçekten evleneceksiniz, öyle mi?" diye sordu. "Sence de çok erken değil mi kuzum ya?"

Derin bir nefes aldım ve onu cevapsız bırakarak, sağ elimde tuttuğum kırmızı renkli büyük plastik bardaktan bir yudum bira aldım. Kerem'le birlikte olmak beni her ne kadar mutlu etse de, evlilik fikrinden korkmuyor değildim. Henüz sadece on yedi yaşındaydım ve bu yaşlar, hata yapmaya oldukça meyilli olduğumuz yaşlardı.

"Bana bak Serra," dedi Dilek, koluma dokunup dikkatimi ona yöneltmemi sağlayarak. Bunun için ona teşekkür edebilirdim; yaklaşık on dakikadır anlamsızca boş duvarı izliyordum. "İlk birlikteliğini onunla yaşadığın için evlenmek zorunda olduğunu sakın düşünme. Sikerler kızım, bütün hayatını tek bir adamla geçirmek zorunda kalacaksın. En azından gerçekten bundan emin olduğun bir zaman evleniver."

"Dilek... Tanrı aşkına!" İtiraz eder bir ifadeyle ona bakmış, az önce söylediği cümleleri saniyeler içinde aklımdan çıkmasını umarak sol elimi havada sallamıştım. "Lütfen evlilik hakkında konuşmayalım bu gece, olur mu?"

Bunun üzerine Dilek, elini dudaklarına götürdü ve fermuar kapatır gibi bir hareket yaptıktan sonra dansına geri döndü. İçeride The Cranberries'e  ait olan Zombie şarkısı çalıyor, zihnimin içindeki düşünceleri bir oraya bir buraya savururken beni tamamıyla savunmasız bir hale getiriyordu. Biz Kerem'le kendimizi bildiğimiz bileli beraberdik ve bu beraberlik zamanla aşka dönüşmüştü. O benim ilk aşkım, çocukluk arkadaşımdı ve şimdiye kadar hayatımı ondan başkası ile sürdürmeyi dahi düşünmemiştim.

O halde şimdi neden bu beni korkutuyor?

"Bence..." dedi Mercan. Sesi uzaklardan geliyordu. "Konuşabileceğimiz başka şeyler bulabiliriz kızlar." Dilek'le aynı anda ona doğru dönsek de, onun bize bakmadığını gördük ve sanki yine buna önceden anlaşmışız gibi aynı anda gözlerini sabitlediği yeri takip ederek bize ne demeye çalıştığını anlamaya çalıştık.

Bakışlarımın duraklığı yerde, tanıdık bir sima belirdi.

"Cennetten düşerken canı yanmış mıdır dersiniz?" diye sordu Mercan bu sefer, hülyalı hülyalı karşımızdaki Steven'a bakarken. İçeride yaklaşık on beş kişi vardı ve onun içeriye girmesiyle beraber bütün dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı.

Ne işi vardı onun burada?

Dilek, Mercan'ın aksine sanki soru sorarcasına bir ifadeyle tek bir kaşını kaldırmış ve, "Onu burada daha önce hiç görmedim," diye mırıldanmıştı. "Bu kasabada mı oturuyor acaba?"

"Hımm..." Sıkıntılı bir mırıltı çıkarttım. Bu rahatsızlık verici genç adamı gördüğüme hiç ama hiç mutlu olmamıştım. "Benim yan komşum."

"Ne?!" Mercan'ın sevinç çığlığı Moraterium'u âdeta kaplamıştı ve kimsenin bir şey anlamadığını umarken onun yerine kendim utandım. "Serra onunla benim için tanışıp konuşur musun, n'olur canım arkadaşım n'olur!"

Gözlerimi devirmekten kendimi alamazken, bu durumun içine düştüğüm için bir anlığına buradan koşarak kaçmak istemiştim. Asla ama asla, hiçbir güç beni o adamla tekrardan konuşmamı sağlayamazdı. "Mercan..."

"Adı ne ki acaba?"

"Adı Steven... ama bir kere beni dinlersen..."

"Oha! Bir de yabancı ha? Kurban olurum ben ona..."

Dilek bir anda sesini yükseltti. "Saçmalama be. Tanımadığın etmediğin bir adam için sırf yakışıklı diye bir anda kurban falan olma gözünü seveyim, Mercan. Serra'yı kaybettik valla seni de kaybedemem." Bana özür dilercesine küçük bir bakış attıktan hemen sonra tekrardan ona dönmüştü: "Üniversiteye gideceğiz kızım, üniversiteye! Dersliklere kucağında bebekle girmek istemiyorsan şu kafanı toplada da aptal âşık gibi gezme etrafta."

"Aman be," dedi Mercan, küçük bir çocuk gibi dudağını büzerek. Hevesi kırılmıştı, belliydi. "Erkek düşmanı seni."

"Mercan!"

"Tamam tamam, ay özür dilerim kuzucuğum ya... öyle demek istemediğimi biliyorsun."

Derin bir nefes aldım ve bu diyaloğa daha fazla katılmak istemediğim için elimde tuttuğum bira bardağını bitirmeye, daha sonra da gidip tekrardan doldurmaya karar vermiştim. Kafamı toplamama yardım olacak hiçbir şey yoktu, ama bana keyif verecek şeylerden de uzak durmaya hiç niyetim yoktu.

Aradan iki saat geçti; saat ona gelmek üzereydi ve Kerem hâlâ partiye gelmemişti. Hem merak etmiş, hem de konuşmadığı plana uymadığı için ona kızmıştım.

Herkes yavaş yavaş eve dağılırken artık bozulan moralimi düzeltecek hiçbir şey kalmamıştı. Dilek'le Mercan'ı Moraterium'da bıraktım ve çantamı kaptığım gibi eve geri döndüm. Işıkları kapalı görmek, kapıyı anahtarla açmak çok tuhaf geldi ilk başta. Annemin yokluğu o kadar belli oluyordu ki... ev yemek kokmuyor, alt kat mutfaktaki tabak çanak sesleriyle çınlamıyordu.

Anahtarımı kenardaki vestiyerin üzerinde duran yuvarlak tabağa bıraktım ve aşağı katın ışıklarını açmadan odama çıktım. İçeride sessizlik âdeta kol geziyor ve beni delicesine rahatsız ediyordu ama buna zamanla alışacaktım.

Işığımı açmadan yatağıma doğru ilerledim. Annemin eskiciden aldığı, baş ve ayak kısmında metal renkli demir parmaklıkları olan iki kişilik bir ranzam vardı. Odamın penceresinden içeriye doğru çok küçük bir ışık süzmesi yayılıyordu.

Bir anda arkamda bir hareketlilik hissettim ve ani bir korku bütün bedenimin kaskatı kesilmesine sebep olurken, Kerem'in sesiyle canlanmıştı, içerideki ölüm sessizliği. "Merhaba, peri kızı."

İÇİMDEKİ ŞEYTANI ÖLDÜR
©️ Lisa Brown

Instagram: lisabrwns

Eğer bu hikayeyi okuyor ve beğeniyorsanız, lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin. Sizleri seviyorum! Öpüldünüz çokça.

İçimdeki Şeytanı ÖldürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin