9. Kaybolan Yara İzleri

96 15 11
                                    

Nelly Furtado - Say It Right

🌙
23 Mayıs 1996
Güneşli ve Sıcak Bir Gün

Güneşin yakıcı sıcaklığı bedenimi kıyasıya ısıtırken, esen hafif rüzgâr yüzünden çıplak tenime incecik kumlar çarpıp gidiyordu. Denizin kıyıya vuran dalgasının sesi, etrafta güneşlenen insanların ve ailelerinin yanında kum oynayan küçük çocukların yarattığı kalabalık mırıltılar, ciğerlerime dolan iyot kokusu ve yanımdaki arkadaşlarımın eğlenceli ve boş sohbetleri, beni gerçek dünyadan koparıp küçük bir hayal dünyasına hapsetmeyi başarmıştı bile.

Kerem ve Dilek üniversitede okumak için hangi bölümün daha iyi olacağını tartışırken, bu sırada ben de yaklaşık beş dakika önce seyyar satıcıdan aldığım pamuk şekerimin dibini sıyırıyordum.

"Aaa, bakın Mercan'la Steven geldi!"

Dilek'in heyecanlı sesini duyar duymaz, kafamı onun işaret ettiği yere aniden çevirmiştim ister istemez. Küçük bir rahatsızlık ve panik hissi bileklerime dolanıp beni alaşağı etti, ama sakinliği kendime aşılamakta oldukça başarılıydım. İçimde yükselen bu yerli yersiz duyguların esiri olmaya hiç niyetim yoktu.

"Hoş geldiniz," dedim keyifli bir ses tonuyla, Mercan plaj çantasını bizimkilerin yanına bırakırken.

"Hoş bulduk." Üzerindeki kıyafetlerini alelacele çıkartırken neredeyse yere düşecekti. "Hemen kendimi denize atmak istiyorum, hava o kadar sıcak ki evden buraya yürüyene kadar tavuk gibi piştim ya..."

"E hadi biz de denize girelim o zaman," dedi Dilek de, arkadaşına katılmak istercesine bir ifadeyle. Bu arada sırtı da kıpkırmızıydı, güneşte ne kadar oturduğumuzu bilmiyordum fakat hepimizin akşam kapkara olacağımızdan hiç şüphem yoktu.

Herkes bir heyecan yerinden kalkınca ne yapacağımı şaşırmıştım; denize girmeyi pek istemediğim için yerimden kımıldamamış, çantaların altında oluşan gölgeye sakladığım şişemden su içmiş ve tekrardan arkama yaslanarak çocuk gibi eğlenen arkadaşlarımı izlemeye koyulmuştum.

Diğerleriyle birlikte denize girmeyen Steven, hemen yanımdaki şezlonga oturdu. Onun yanımdaki varlığından rahatsızdım; dün geceki konuşmamızla ona biraz ısınmış olsam da, bugün onu Mercan'la birlikte görmek her şeyi bir anda değiştirdi. İkisini ne zaman yan yana görsem, nişanlandığım gün yatak odamın penceresinde onları gördüğüm aklıma geliyordu. Zihnimde canlanan anılardan hiç mi hiç hoşnut değildim.

"Dün geceden beri nasılsın?" diye sordu Steven. Bana baktığını hissetsem de ona doğru dönmedim. "İyiyim," diyerek onu geçiştirmiş, susmaya devam etmiştim ama yanımda sessiz duracağını zannetmiyordum.

Aradan birkaç saniye geçti; güneş yukarıda yükseldikçe sıcaklık artıyor, tenim artık rahatsız edici bir biçimde yanıyordu ama şu anda burada hareket bile edemiyordum. Hiç tanımadığım bir adam, benim üzerimde nasıl böyle bir etki bırakabilirdi ki?

"Neden bu şekilde davranıyorsun?"

Bu sefer ona doğru döndüm. Kaşlarım sorusuyla birlikte çatıktı; bu arada etraftaki aydınlık yüzünden gözlerimi de tam açamıyordum. "Nasıl davranıyorum?"

"Kıskanç bir kadın gibi."

Ne?

Bu genç adam gerçek anlamda ne söylediğinin farkında bile değildi. Kendi kendime güldüm, göğüs kafesimin içinde kıpırdanmaya başlayan tuhaf hislerin ucunu göremiyor, ne olduğunu tam olarak tanımlayamıyordum ama burada bulunduğum durumdan açık bir şekilde hoşnutsuzdum. "Gerçekten seninle uğraşamayacağım Steven," dedim, oturduğum yerden düşünmeden kalkarken. Stres zihnimde baş göstermeye başladığında, dudaklarımın içini ısırırdım ve yine aynı şeyi yapıyordum.

Hızla plaj elbisemi üzerime geçirdim, kuma karışmış çantamı aldım ve terliklerimi dahi giymeye vakit ayırmadan onları da elime alıp kumların üzerinde yalpalaya yalpalaya oradan uzaklaşmaya başladım. Belli ki dün akşam onun hakkında yanılmıştım, benim arkadaşlık yapabileceğim tarzda bir insan olmadığı çok açıktı.

Hatta mümkünse, onunla aynı ortamda bulunmayı, aynı havayı solumayı bile reddediyordum.

"Serra!"

Arkamdan koşarak geldiğini fark edince olduğum yerde durmuş, yanıma ulaşmasını beklerken derin bir nefes almıştım. Bu adamdan kurtuluşum yok muydu?

"Özür dilerim," dedi, kolumdan tutup beni kendisine doğru döndürürken. "Gerçekten, özür dilerim."

"Yapıp yapıp özür dilemenden yoruldum," diye sertçe çıkıştım ona plajın ortasında. "Beni nasıl rahatsız ve huzursuz ettiğinin farkında mısın?"

"Ben..."

Kendisini savunmasına izin vermemiştim. "Ya nesini anlamıyorsun? Ben nişanlıyım!" Elimi havaya kaldırıp parmağımdaki yüzüğü gözlerine yaklaştırdım. "Yıllardır süren bir ilişkim var ve o kişiye karşı bir şey hissedip hissetmemem hiç önemli değil, her şeyden önce senin benim ilişkime saygı duyman gerekmez mi?"

Ona kendimi daha nasıl anlatabilirdim, bilmiyordum. Tek isteğim artık bu tavırlarından kurtulmasıydı; eğer Mercan'la bir ilişki yaşamak istiyorsa bu benim için sorun değildi, mahremiyetlerini gözümün önünde yaşamadıkları sürece bu beni zaten beni ilgilendirmezdi. Benimle seviyeli bir komşu-arkadaş ikilisi olmak isterse, buna da vardım. Fakat onun söyledikleri, imaları gerçekten artık insanı çileden çıkarıyordu. Herhangi biri Steven'ın dediklerini duysaydı, o zaman neler olurdu, hiç düşünemiyordum doğrusu.

"Özür dilerim," dedi yine, bu sefer vurgulayarak. "Bak, seninle küçük bir anlaşma yapalım. Bundan sonra asla seni rahatsız edecek tarzda bir şey söylemeyeceğime dair söz veriyorum. Ama sen de lütfen her zorda kaldığında arkanı dönüp, kaçıp gitmekten vazgeç."

Dudaklarımı birbirine bastırdım; arkadaşlık teklifini dün de duymuş olmama rağmen bugün yine davranışlarında hiçbir şey değişmemişti ve benden tekrardan aynı sözü almamı istiyordu.

Sıkıntılı bir nefes verdim burnumdan. "Tamam, dediği gibi olsun." Eğer söylediğini reddetseydim hem Mercan'la birlikte oldukları için arkadaşımı az görecektim, hem de içimdeki ses, yine ona güvenebileceğimi söylüyordu. "Fakat bu son şansın Steven, bilesin."

Steven gülümsemekle yetinse de, kafasının içinde bir yerlerde kendi kendine zafer kazandığını düşündüğünü biliyordum. "Akşam Moraterium'da görüşürüz o zaman," demişti, plaja geri dönmeden hemen önce.

"Görüşürüz Steven."

🌙
İÇİMDEKİ ŞEYTANI ÖLDÜR
©️Lisa Brown

Bölümle ilgili düşüncelerinizi paylaşmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen! Bekliyor olacağım...

Bir sonraki bölüme kadar kendinize çok iyi bakın. Görüşmek üzere!

İçimdeki Şeytanı ÖldürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin