" İnsan beyni en karmaşık ve anlaşılması zor organdır. Araştırmalar sonucunda elde edilen bilgilere göre beyin ölümlerinin büyük bir kısmının sebebi ön lobun aldığı darbelerdir. "
Bay Seo'nun en çekilmez derslerinden biriydi. Üstelik saat henüz sekizdi. Üniversite tam bir işkenceydi! Hiçbir öğrencinin tahammül edemediği bu derslerde rahatça uyuyabilen bir kişi vardı sadece.
Buna cesaret edebilecek tek bir kişi vardı; Namjoon. Nerdeyse bütün sabah derslerinden uyurdu. Bölümün birincisi olması bazen büyük bir yalan gibi gelirdi.
Yüzünü masaya gömüştü. O havalıydı,zekiydi ve yakışıklıydı. Buna ek olarak çok sevilirdi. Yeni öğrenciler bile onu tanırdı. Tıpkı benim uzaktan tanıdığım ve hayran olduğum gibi...
O benim için imkansızdı... Kabul olmayacak bir dilek gibiydi... Ondan daha yakışıklı ve çekici olduğum büyük bir gerçekti fakat benim bir kusurum vardı. Ben eşcinseldim.
Bulaşıcı bir hastalık taşıyormuşum gibi herkes benden uzak dururdu. Anlaşabildigim kızlar haricinde kimse yanıma bile yaklaşmazdı.
Umutsuz bir vakaydım... Babama göre ise bir hataydım. Aciz olduğum gerçeğini tıp okumaya zorlandığımda kabul etmiştim.
Liseden sonra hayatımı mahveden kusurumu herkes öğrenmişti. Yalnızlığa mahkûm edilmiştim sanki. Hayalini kurduğum aşçılık okuluna asla gidememiştim...
Ders sonunda nerdeyse uyuyordum. Son zamanlarda artık iyice çekilmez geliyordu okul. Anatomi dersi için okulun ikinci katında ki amfiyi kullanıyorduk. En sevdiğim yer sınıfın en sonunda ki pencere yanıydı. Uzaktaki restoranı izlemek için en iyi yer orasıydı. Sabah sadece hazırlıkları yaparlardı ve çok az müşterisi olurdu.
Bitmek bilmeyen anatomi terimleri ve beynimin almayacağı kadar Latince kelime ile bunaltıcı bir saatin sonunda istemeyerek oturduğum yerden kalktım.
Sınıfın en zeki öğrencilerinden olan Jae'yi dibimde görmeyi beklemiyordum. Bir adım geri atarak aramızda boşluk bırakmıştım. Oldukça tatlı ve yardım sever biriydi. Çok sık birbirimize not verirdik.
- Hey Jin vaktin var mı?
- Evet tabiki, bir sorun mu var?
- Aslında bir şey danışmak istemiştim,kahve içelim mi?
- Olur gidelim.
Jae oldukça güzel bir kızdı. Uzun saçlarını iki yandan örüyor ve pembe tonlarında giyinmeye özen gösteriyordu. İkimizin ortak yanı pek kimse tarafından sevilmemekti. Bunun haricinde çok iyi anlaşırdık.
Jae çok zeki bir kızdı. Namjoon'dan sonra en yüksek notları her zaman o alırdı. Kimseyle notlarını paylaşmazdı ve bu yüzden de pek sevilmezdi.
Bunun nedeni notlarını oldukça karmaşık bir şekilde almasıydı. Yazmaktan ziyade o herşeyi çizerdi ve çok nadiren uzun cümleler yazardı. Fakat bunu kimse bilmiyordu ve onun da açıklamaya niyeti yoktu.
Ben ders notlarını yazardım ve o da çizerdi. Haftanın sonunda bunları bir araya getirir ve birlikte çalışırdık. Bu açıdan çok iyi oluyordu ikimiz için de.
Cafe'de beklerken oldukça kalabalık bir grup içeri girmişti. Onların arasında Namjoon'da vardı. Saniyelik bir bakışmanın sonunda hızla gözlerimi indirmiştim. Beni fark etmemesi en iyisiydi.
Kahvelerimizi alıp boş bir masaya oturmuştuk. Jae'nin konuşmasını bekledim. Gözlerinin arkama kaydığını fark edince dönüp bende bakmıştım.
- Adın Kim Seokjin değil mi?
Bu Namjoon'du!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr.Kim| Namjin
FanfictionSeokjin uzun süredir Namjoon'dan hoşlanıyordu. Cinsel yönelimini bildiğinden ondan oldukça uzak duruyor ve sıradan hayatına devam ediyordu. Her şey o gün tepetaklak olmuştu. Namjoon ve Seokjin tıp fakültesinde okuyan iki gençti. İkisinin oldukça f...