Bedenim çıplak kaldığında başımı ona çevirdim. Üstümü değiştirmişti. Beni yatağın içine bıraktı. Yorganı iyice üstüme örtüp elindeki kıyafetlerimi banyo olduğunu varsaydığım yere bırakmıştı.
Geri döndüğünde yorganı aralayıp yanıma uzanmıştı. Kolları belimi sardığında ona doğru dönüp bende kollarımı onun boynuna dolamıştım. Yüzümü boynuna gömdüm.
- Neden ordaydın? Sen öyle yerlere gitmezsin ki.
- Çok yorulmuştum ve artık dayanamıyordum. Kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı.
- Jang-re seni nasıl buldu? Ona sen mi izin verdin?
- O adamdan mı bahsediyorsun? Bilmiyorum bir anda yanıma oturdu.
Konuşurken dudaklarım onun tenine değiyordu ve bu hoşuma gidiyordu. Başımın döndüğünü hissediyordum. İçkiye karşı asla dayanıklı değildim.
Her şey bir rüya gibiydi ama ben hiç bir şeyi anlamayacak kadar sarhoştum. Muhtemelen bir hayal görüyordum.
Ve Namjoon gerçek bile değildi. Bunu ilk defa yaşamadığım için her şeyi öylesine bırakmıştım.
- Neden ağlıyordun?
Sorduğu soruya ne cevap vereceğimi düşünürken başımı kaldırdım ve ona baktım. Onu görünce gülümsemiştim. Oda gülümsemişti. Ellerimi yüzüne doğru uzatıp işaret parmağımı gamzesine bastırdım.
- Tıpkı bir kız gibi çok güzelsin! Sen gülünce kalbim hızlanıyor. Bak!
Ellini alıp kalbimin üstüne koymuştum.
- Gördün mü ne kadar da hızlı!
Kahkaha atığımda bana yaklaşıp alnını alnııma yaslamıştı. Gözlerim dudaklarına kayınca kendimi tutamayıp hafifçe dudaklarını öpmüştüm.
Gözlerini irice açıp bana bakmıştı. O bana şaşkınca bakınca bende başımı geri çekmiştim. Beklemediğim bir anda dudaklarını dudaklarıma bastırınca gözlerimi yumdum ve olabildiğince karşılık vermeye çalıştım.
Ellerim ensesine gidince dudağımı ısırmıştı. Farkında olmadan saçlarını sertçe çekiştirip inlemiştim.
Sertçe ve vahşice beni öpmeye başladığına ona karşılık verdim. Uzunca bir süre beni delice öptükten sonra nefes almak için geri çekilmişti.
Gözlerim yavaşça kapandığında başım boyun girintisine düşmüştü. Bir süre sonra uyumuştum. Bunların bir rüya olduğunu sanıp uyumuştum ama bunlar tamamen gerçekti.
***
Üzerimdeki ağırlığı hissettiğimde gözlerimi araladım. Başım çok kötü ağrıyordu. Başımı çevirmemle Namjoonu görmem bir olmuştu. Bağırmamak için son anda kendimi tutmuştum. Burda ne yapıyordum ben!
Son olanlar aklıma gelince daha çok şaşırmıştım. Bu bir rüya değildi ve ben onu öpmüştüm. Ellerim dudaklarıma gidince şiştikletini fark etim.
Ben ne yapmıştım böyle! Nasıl bunları yapmıştım. Üstelik evi terk etmiştim. Her şey yavaş yavaş yerine oturunca öylece kalakalmıştım.
Kendimi rezil etmişim ve buda yetmezmiş gibi onu öpmüştüm. Bunları ona nasıl açıklayacaktım. Bir daha nasıl onun yüzüne bakardım.
Üstümde onun kıyafetleri vardı. Kendi kıyafetlerimi arayıp bulmuştum. Onları hızla üzerime geçirip onun kıyafetlerini özenle katlamıştım. Üzerinden biraz zaman geçince onu bulup hem teşekür edip hem de özür dileyecektim. Eğer utanmayı bir kenra bırakabilirsem tabi.
Çok gereksiz bir şey düşündüm ve ona teşekür maksadıyla kahvaltı hazırlamaya karar verdim.
Mutfağı oldukça büyük ve rahatı. Ses çıkarmamaya özen göstererek malzemeleri aramaya başladım.
Bir şeyler eksikti ama elimde oldukça malzeme vardı. Çoğunu pişirdikten sonra kahvaltıyı hazırlayıp geriye kalan malzemelerle biraz garnitür( Korelilerin önceden hazırladığı sebze türü mezeleri.) yapıp onları kaplara koyup dolaba kaldırmıştım.
Mutfağı topladıktan sonra kendime hakim olmayıp onu son kez görmek istedim. Yüzüne yaklaşıp nefes alışverişini dinledim. Anlını hafifçe öpüp geri çekildim.
O benim için sadece bir hayaldi. Gerçek olmayacak kadar güzeldi... Evden sesizce ayrılıp etrafıma bakındım.
Artık yalnızdım... Önce bir saunaya gidip düşünmeli ve bir plan yapmalıydım. Kesinlikle geri dönmeyecektim. Artık özgürdüm!
Eğer hayat bana bir şans verirse belki bir gün hayalimi gerçekleştirebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr.Kim| Namjin
FanfictionSeokjin uzun süredir Namjoon'dan hoşlanıyordu. Cinsel yönelimini bildiğinden ondan oldukça uzak duruyor ve sıradan hayatına devam ediyordu. Her şey o gün tepetaklak olmuştu. Namjoon ve Seokjin tıp fakültesinde okuyan iki gençti. İkisinin oldukça f...