O kadar çok şaşırmıştım ki gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Ne yapacağını bilemediğimden olsa gerek hareketsiz kalmıştım. Yüzümün ısındığını hissettiğimde kızarmaya başladığımı anladım.
Benim aksime o sakince etrafına bakındı ve gözlerini yumdu, uykusuna devam etti. Yaşadığım anlık heyecan dolayısıyla kalbim hızlanmıştı neyse ki şimdi yavaş yavaş eski düzenine geri dönüyordu, aksi takdirde bu kadar fazla adrenaline dayanabileceğini mi sanmıyordum.
Olabilecek olası başka bir durum nedeniyle aramızda mesafe bırakarak arkama ona döndüm ve uyumak için gözlerimi kapattım.
Fakat onun yanımda olduğunu bilmek istemsizce uykumu kaçırıyordu. Ona istediğim kadar arkamı dönebilirdim ama nasılsa her gözlerimi yumduğumda yüzü gözlerimin önüne geliyordu. Bu artık engel olabileceğim bir şey değildi.
Yine de vücudumda gezinen bu garip mutluluğa alışmak güzeldi. Gözlerim yorgunluğun getirmiş olduğu uykuyu kabul etmiş ve kendiliğinden kapanmıştı.
Yarı uyanıken belime dolanan kolları hissetmiştim fakat buna tepki vermeyecek kadar uykum vardı. Üstelik soğuk bir kış gününde etrafımı saran bu sıcaklık o kadar davetkardı ki reddedemeyeceğim kadar güzeldi.
***
Vücudum soğuk ile ürperdiğinde rahatsız olup gözlerim kapalı yorganı aradım. Elime değen yorganı tutuğum gibi üzerime doğru çektim. Yana doğru yuvarlanarak iyice yorgana sarındım ve uyumaya devam ettim. Fakat yüzüme çarpan sıcak nefesler yavaş yavaş uyanmama neden oluyordu.
( Bu resimden esinlendim. )
Her ne kadar görmezden gelmeye çalışsam da uykum bölünmüştü ve artık uyuyamıyordum. Başımı kaldırdığım sırada burnuma başka bir burunun çarptığını hissetmiştim.
Uyku mahmuru gözlerimi hafifçe aralamıştım. Gördüğüm manzaranın rüya olduğunu düşünmeye hazırlanırken bunun rüya olmadığını anladım.
Gözlerimi sonuna kadar açıp hızla doğruldum. Nasıl unutmuştum! Ne diyecektim şimdi? Bir daha nasıl bakacaktım yüzüne!? Bunlar neden hep benim başıma geliyordu?
" Günaydın"
" Günaydın... Şey sen dün-"
" Hatırlıyorum"
" Ne yapacağımı bilemediğim için seni buraya getirdim."
Herhangi bir şey söylemesini bekledim ama tek kelime etmemişti. Aradan dakikalar geçtikten sonra ona dönmüştüm. Sonunda yüzüne bakabildiğimde öylece bana baktığını gördüm.
Onun aksine ben hızla gözlerimi çektim. Göz teması beni hep gererdi. Ben ayaklandığımda o bir süre daha bakmıştı bana ve sonunda bakışlarını başka bir yöne yönlendirmişti.
Ev küçük olduğundan ondan kaçmam pek mümkün değildi. Tek seçeneğim lavabo olmuştu. Neden bir şey sormuyordu? Ya da söylemiyordu?
Bu konunun üzerinde daha fazla durmadım ve yüzümü kurulayıp çıktım. Yatağı toplamış oturuyordu. Bakışlarından anladığım kadarıyla evi inceliyordu.
Evin içindeki küçük alanda sadece Ocak,küçük bir lavabo ve tezgah vardı. Kahvaltı için seçeneklere baktığım zaman pek bir şey olmadığını anladım. Yine de bu bir sorun değildi elimdeki malzemelerle Bir şeyler yapabilirdim.
Yemek yapmak için hazırlandığım zaman o lavaboya gitmişti. Sabah uyandığımda onu gördüğüm zaman aklıma gelince tekrar kızarmaya başlamıştım. Aramızda milimler kalmıştı. O kadar yakındık ki! Her fırsatta ona rezil oluyordum.
Pirinç pişince çorbayı son kez karıştırıp altını söndürmüştüm. Neden hâlâ lavabodaydı ki? Sofrayı kurduktan sonra iyice meraklanmıştım. Kapıyı çalmakla çalmamak arasında gidip geliyordum.
En son bütün cesaretimi topladım ve kapıyı çalmak için elimi kaldırdım ki o kapıyı açmıştı.
" Şey seni merak ettim... Hadi kahvaltı yapalım!"
Başını salamakla yetinmişti. O gerçekten iyi miydi? Bu benim tanıdığım Namjoon değildi.
Dayanamayarak konuştum.
" Hey Joonie iyi misin? "
" Sanırım değilim..."
"Anlatamak ister misin? Yani mecbur değilsin ama anlatırsan belki iyi gelir?"
Yüzüm dışında her yerde geziniyordu gözleri. Elindeki çubukları bırakıp yüzüme baktı.
" Nasıl söylenir bilmiyorum ama ben aslında evlatlık olarak alınmışım ve ailem bunu ben de dahil herkesten saklıyor. Dün şans eseri duydum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr.Kim| Namjin
FanfictionSeokjin uzun süredir Namjoon'dan hoşlanıyordu. Cinsel yönelimini bildiğinden ondan oldukça uzak duruyor ve sıradan hayatına devam ediyordu. Her şey o gün tepetaklak olmuştu. Namjoon ve Seokjin tıp fakültesinde okuyan iki gençti. İkisinin oldukça f...