İstemediğimiz halde yapmak zorunda olduğumuz her şey bize eziyetten farksız gelir. Bu yüzden şu an yapmış olduğum eylemden oldukça rahatsız oluyorum fakat bunun kimse için bir önemi yok hatta kimsenin umrunda olduğu bile söylenemez. Beni biraz daha endişelendiren şey ise yanımda duran her şeye fıransız kalan Taehyung'du.
Onu bu durumun içerisine sokmak hiç hoşuma gitmiyordu. Bakışlarımdan anlamış olacak ki konuşmuştu.
" Sorun değil hyung gidelim."
İçerde beni neyin beklediğini bilmiyordum. Olabilecek olasılıklar hiç tahmin edemeyeceğim kadar çoktu fakat aklımda sadece birkaç tahmin vardı ve bu tahminler hiç de hoş tahminler değildi. Her şeyi göze alarak içeri girmek büyük cesaret istiyordu fakat ben ne yeterli özgüvene ne de cesarete kesinlikle sahip değildim yine de içeri girmek zorundaydım.
Anlamadığım şey ise babamın sözlerinden sonra beni çağırmasıydı. İçeriye girdikten sonra garip bir huzursuzluk etrafımı sarmaya başladı. Yemek odalasına uzanan koridorda Taehyung ile ilerliyorum fakat her an arkama bakmadan burdan kaçıp gitmek istiyordum.
İçeri girdiğim an gördüğüm manzara ile kalbim huzursuzca çarpmaya başlamıştı. Neden? Bu tesadüflerin nedeni ne?
Gözlerimi kaçırdığımda babama baktım. Gözlerinde manidar bir bakış vardı.
- Oturun.
Masanın sonundaki boş yerlere geçtiğimizde bir şeyler kafamda oturmaya başladı. Büyük amcamın kızlarından olan Che-yong ve Namjoon yan yana oturuyordu. Masada yer alan diğer ikili ise Namjoon'un anne ve babasıydı. Bu kalbimin burkulmasına neden olsa da gerçek ortadaydı. Onunla nişanlanmıştı,kuzenimle...
Babamın beni bu yemeğe çağırmasının nedeni yeterince ortadaydı. Kendince onun gibi olabilecekken neden baş kaldırdığımı sorguluyir ve bunu benim de yapmamı istiyordu.
Yüzüm ifadesiz görünebilirdi ama içimde kıyametler kopuyordu. Canım acıyordu. Onun durumuna mı yoksa kendi ailemin haline mi üzülecektim bilmiyordum. Bunu burda yapmam doğru değildi. Acımı kendime saklamam en iyisiydi.
Onun gözlerine bakmaya cesaret edemiyordum. Adım kadar eminim ki gözlerine baktığım an gözlerimde biriken yaşlar akardı.
" Öncelikle tekrar çocuklarımızı tebrik ediyorum. Bildiğiniz üzere Che-yong benim yanımda büyüdü. Babasının yoğun işleri nedeniyle hep yanımızdaydı. Kendisini kendi çocuğumdan hiç ayırt etmedim. Onun böyle güzel bir kız olacağını kim bilirdi ki. Oğlunuzun ona ne kadar uygun bir eş adayı olduğunu herkes çok iyi biliyor. Onlar hem şirketimizin hem de ailemizin geleceği. "
Böylece bu evlilik saçmalığının babamın fikri olduğunu anlamıştım. Sinirleniyordum her geçen dakika. Herkesin yüzündeki tebessüm ile bardak tokuşturmalarının ardından beklenmeyen bir soru yankılandı masada.
" Bay Kim bu yakışıklı oğlan sizin oğlunuz mu? Onu tanıyamadım nasıl da zayıflamış. Evden ayrıldığı doğru mu?
Masadaki gerilim ele tutulur cinstendi. Ürpermiştim,korktuğumdan değil sadece gerilmiştim. Ne cevap vereceğini garanti edemezdim.
" Benim oğlum olsaydı bana yaraşır davranın ve tıpkı sizin oğlunuz gibi beni gururlandırdı ama gördüğünüz gibi bir saçmalığa bağlanmış ve adeta sürünüyor."
" Hayatım neler diyorsun!"
" Neden,yanlış bir şey söylemiyorum ki? Sözde erkeklerden hoşlandığını ida ediyor. "
Gür ve alaycı kahkahası yankılanırken herkes ağzı açık bana bakıyor.
" Yanındaki de erkek arkadaşın mı?"
Kahka atmayı sürdürüyordü ve her geçen saniye patlamamak için kendimi zor tutuyordum. Her şeye rağmen son kez ona bakmak istemiştim ama başını eğdiğini görünce hayal kırıklığı ile ayaklandım.
" Evet erkek arkadaşım ve bundan utanmıyorum."
Taehyung cevabımı beklemiyor olacak ki oda şaşkınca gözlerini büyüterek bana bakmıştı. Ellerinden tutuğum gibi ordan ayrılmak için kapıya doğru yöneldim.
Gördüğüm son şey ise onun bana dönen gözleri olmuştu ama bunun artık bir önemi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr.Kim| Namjin
FanfictionSeokjin uzun süredir Namjoon'dan hoşlanıyordu. Cinsel yönelimini bildiğinden ondan oldukça uzak duruyor ve sıradan hayatına devam ediyordu. Her şey o gün tepetaklak olmuştu. Namjoon ve Seokjin tıp fakültesinde okuyan iki gençti. İkisinin oldukça f...