Çok düşünmüştüm, o kadar çok düşünmüştüm ki artık neredeyse kafayı yiyecektim. Oraya gitmeyi kesinlikle istemiyordum ve hiçbir şeyin beni oraya götürebileceğine inanmıyordum fakat öyle bir durumun içerisindeydim ki elim kolum bağlıydı ve sanki başka hiçbir seçeneğim yoktu.
En sonunda yapabilecek hiçbir şeyim olmadığı için hızlıca yola koyuldum. Temkinli adımlarla yürüyor ve hiçbir şekilde etrafıma bakmıyordum. Sanki her an birisi bir yerden çıkıp bana küçümseyen gözlerle bakmaya başlayacaktı.
Bir zamanlar yaşadığım evin bulunduğu sokağa girdiğim an o zaman gerçekten arkama dahi bakmadan kaçıp gitmek istemiştim. Arkamı dönmüş ve bir daha yaptığım şeyi sorgulamaya başlamıştım.
Düşüncemin ne kadar saçma olduğunu fark ettiğimde yaptığım aptallığı bıraktım ve arkamı dönüp yürümeye devam ettim. Ben utanılacak hiçbir şey yapmamıştım. Burası sadece eskiden yaşadığım yerdi hiçbir anlam ifade etmiyordu artık,etmemeliydi.
Jeonların evine doğru yaklaştığımda etrafa bakmaya başlamıştım bir şey görürüm diye fakat hiç bir şey yoktu.
Nerdeyse bakmadığım hiç bir yer yoktu. En son istemeyerek bizim eve doğru adımlamıştım. Bahçenin yanından geçerken bir hıçkırık duymuştum.
Vakit kaybetmeden hızla o tarafa doğru yürümüştüm. Ağaçların sık olduğu bahçenin en ücra köşesinde sırtını duvara vermiş ağlayan Taehyung'u bulmuştum.
Ona doğru yürümeye başladım, beni fark etti ve ayağa kalktı. Bir anda bana sarılınca ne tepki vereceğimi bilememiştim. Neden bu kadar üzülmüştü ve ne olmuştu.
Kolarım onu sardığında omuzları sarsılarak ağlamayı sürdürmüştü. Hissettiğim duygu çok garipti. Daha bir iki gündür tanıdığım bu veleti kardeş gibi görmem ne kadar normaldi? Yinede üzülmesi beni de bir parça üzmüştü.
Sakinleştiğine kanaat getirdiğimde ona sormaya karar verdim.
- Tae ne oldu sana? Burda ne arıyorsun?
- Hyung ben sadece sana bahsettiğim arkadaşımı bir kere görmek istemiştim. Oraya gidecektim fakat onları sokağın başında görünce çok üzüldüm ve geri dönmek istedim ama kayboldum...
- Tae onlar kim? Çekinme her şeyi anlat bana aramızda kalacak söz veriyorum.
Gözleri ürkek bir şekilde etrafı süzdükten sonra bana döndü.
- Hyung biliyorsun ben Degu'dan geldim. Bundan beş ay önce Jungkook ile ınstagram'dan tanıştım ve çok iyi anlaştık. Daha sonra arkadaş olduk ama o tuhaf davranıyordu. Bana sürekli biz farklıyız diyordu. Bunu önce pek umursamadım ama sonra anladım. Hyung benim ailem yok. Üvey amcam ile yaşıyordum tabi buna yaşamak denirse. Eşcinsel olduğum için her gün kavga ediyorduk bu yüzden ordan ayrıldım ve buraya geldim. Gelmeden bir hafta önce de Jungkook ile kavga etik çünkü onunla buluşmayı kabul etmedim ve konuşmayı kestik. Bu gün onun doğumgünü olduğu için onu görmek istedim ama parkta onu Lisa ile gördüm ve o an anladım ben...Ben onu seviyorum...
Son cümleyi söyledikten sonra gözlerini başka yöne çevirmişti. Ona o kadar üzülmüştüm ki. Benimle neredeyse aynı şeyi yaşaması ise beni epey mahvetmişti. Neden bilmiyorum kendimi ona daha sıkı sarılırken bulmuştum..
Bu anı bozan ise bir öksürük sesi olmuştu. Korku ile başımı kaldırdığımda kesinlikle görmeyi beklediğim kişi annem değildi. Böyle olmak zorunda mıydı? Hiç bir sorun çıkmadan gidemez miydik! Delirecekmiş gibi hissediyordum. Her an yere çöküp ağlayabilirdim. Neden böyle olmuştu ki!?
Aslında en başından beridir biriyle karşılaşacağımı ya da bir şey olacağını zaten hissetmiştim ama yine de her şeye rağmen buraya gelmiştim. Soğuk ve sert bakışları iğrenirmiş gibi bizi süzdükten sonra konuşmuştu.
- Seokjin içeri gelin baban yemeğe katılmanızı istiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr.Kim| Namjin
FanfictionSeokjin uzun süredir Namjoon'dan hoşlanıyordu. Cinsel yönelimini bildiğinden ondan oldukça uzak duruyor ve sıradan hayatına devam ediyordu. Her şey o gün tepetaklak olmuştu. Namjoon ve Seokjin tıp fakültesinde okuyan iki gençti. İkisinin oldukça f...