Yaz tatilinin ortalarıydı. Pencereden gelen ışık, Lina'nın yüzüne doğrudan vuruyordu. Uyandı, tavana baktı ve hâlâ yaşandığına inanamadığı olayları düşündü. Tatilini Celumlarla geçiriyordu ve kendi öz torunlarını olduğunu biliyorlardı.
Yataktan kalktı ve dolaba ilerledi. Annesinin kıyafetlerinin olduğu tarafı açtı ve kıyafetlere göz gezdirdi. Kapağı kapattı ve kendi kıyafetlerinin olduğu tarafı açıp seçtiği şeyleri giydi.
Haftalardır böyleydi. Annesinin kıyafetlerinin olduğu tarafı açıyor, kıyafetlere bakıyor ve sonra giymeye kıyamayıp kendi kıyafetlerini giyiyordu.
Kahvaltı yapmak için mutfağa indi. Bay ve Bayan Celum çoktan masaya oturmuş, kahvaltıya başlamışlardı. "Günaydın." "Günaydın tatlım. Az önce sana bir mektup geldi." dedi Bayan Celum. Lina sandalye çekip oturduğu sırada, Bayan Celum zarfı Lina'ya uzattı. Zarfı aldı. Üzerinde "Draco Malfoy'dan Lina'ya" yazıyordu. Gülümsemesi bütün yüzüne yayılırken zarfı açtı.
Lina,
Aslında daha erken yazacaktım ama bazı aksaklıklar oldu ve biraz meşguldüm. Her neyse...
Babam ve ben, tatilin ortasında size geleceğiz. Seni özledim, şimdilik hoşçakal.
-DracoYaz tatilinin ortası bugün oluyordu. "Ne yazıyor, tatlım?" "Draco ve babası buraya gelecekmiş." "Ah, ne güzel! Bay Malfoy'la, yılabşında çıkan haberin bir yanlış anlaşılma olduğu hakkında konuşabiliriz böylece." "Şey, o konuda-" "Lucius'un hiç değişmediğinden eminim." dedi Bay Celum birden. "Şey-" "Lina, tatlım; muhtemelen birazdan gelirler. Üzerine daha uygun bir şeyler giymek isteyebilirsin." Bayan Celum böyle söyleyince Lina üstündeki kıyafetlere baktı. Mavi, kısa bir şort; dekolteli beyaz bir tişört giymişti. "Olabilir."
Odasına çıktı ve üzerindekileri çıkarıp dolaba koydu. Ne giyeceğini düşünğrken artık alışkanlık haline gelmiş olan şeyi yaptı: annesinin kıyafetlerinin olduğu tarafı açtı. Her zamanki gibi öylesine bakarken, gözü lacivert bir elbiseye takıldı. Askısıyla beraber aldı. Kabarık bir balo elbisesiydi. İçindeki dürtüye engel olamadı ve elbiseyi giydi.
Ona neredeyse tam olmuştu. -sadece boyu birazcık uzun gelmişti- Aynanın karşısına geçip kendini baştan aşağı süzdü. Tam anlamıyla bir melek gibiydi, sadece kanatları eksikti. Etkilenmiş bir şekilde aynaya bakarken Bayan Celum kapıyı çaldı ve içeri girdi. "Lina, tatlım; Profesör Snape aşağıda seni bekliyor. Biraz acele- Ah, aman Tanrım!"
Lina suç işlemiş gibi, Bayan Celum'a baktı. "Şey, ben-" "Ah, canım! Çok güzelsin!" "Öyle mi?" "Elbette öyle!" Hızlı adımlarla Lina'nın yanına geldi ve omuzlarından tutup aynanın olduğu tarafa döndürdü. "Bu elbise vücut hatlarını belli ediyor. Ah! Tam bir meleksin! Mare bunu mezuniyet balosundaki giymişti. Tıpkı ona benziyorsun." "Şey..." "Ah, gel hadi. Profesör Snape seni bekliyor." "Profesör Snape mi? Onun burada ne işi var?" "Dumbledore seni kontrol etmesi için onu yollamış. Aecelesi varmış. Çabuk ol ve aşağı in." "Önce üstümdekini-" "Gereği yok. Sadece iyi olup olmadığına bakacak." "Peki o zaman."
Lina, üzerinde annesinin incili lacivert elbisesiyle bahçeye indi. "Hadi ama! En fazla yarım saat konuşuruz." "Acelem olduğunu daha kaç kere söylemem gerekiyor?" dedi Snape bıkkınlıkla. O sırada Lina geldi. "Gördüğünüz gibi, gayet iyiyim profesör. Sanırım artık işinize geri dönebilirsiniz." dedi kibarca. Celumlarla yaşamak onu biraz değiştirmişti -iyi anlamda-
Snape, sesin sahibine, Lina'ya baktı. Yüzünde birden fazla ifade belirdi: şaşkınlık, anlam verememezlik ve... özlem mi? Zaten normal haliyle Mare'ye yeterince benziyordu. Bir de Mare'nin mezuniyet balosunda giydiği lacivert elbiseyi giyince aralarındaki tek fark saç renkleri ve Lina'nın kakülüydü. Tıpkı bir meleğe benziyordu. Anıları canlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Kutup Tilkisi
Fanfiction... "𝑇𝑒𝑚𝑚𝑢𝑧 𝑠𝑜𝑛𝑢 𝑑𝑜𝑔̆𝑢𝑚𝑙𝑢 𝑐̧𝑜𝑐𝑢𝑘 𝑣𝑒 𝑲𝒖𝒕𝒖𝒑 𝑻𝒊𝒍𝒌𝒊𝒔𝒊 𝑂'𝑛𝑢𝑛 𝑠𝑜𝑛𝑢𝑛𝑢 𝑔𝑒𝑡𝑖𝑟𝑒𝑐𝑒𝑘." ... ... İşte oradaydı. Ravenclaw'ın kayıp Diademi... Yukarıdan düşen ay ışığı , tacı gözalıcı şekilde parlatıyordu. Öyl...