Aradan bir gün geçmişti. Durmadan soru soran öğrenciler artık can sıkıcı olmaya başlamıştı. Lina halinden memnundu ama belli etmiyordu. Ne de olsa günün çoğunu gözden uzakta geçirdiği için çoğu zaman ona soru sorma fırsatı da bulamıyorlardı. Günlerden pazartesiydi. Albus ve Scorpius ise her fırsatta soru yağmuruna tutuluyordu ama tek bir cevap bile vermemişlerdi.
Üçü de depoda duran malzemeleri kullanıyordu. Son dersleri KSKS ve iksirdi. Lina en çok bu iki dersi seviyordu. İlk ders ise kehanetti. Sonrasında ise bitkibilim, tılsımlar ve iksir.
Kehanet dersinde gözler, Lina, Albus ve Scorpus'a dönüktü. Profesör Trylevni Harry'yi bırakmış, bu sefer onlarla ilgileniyordu. Geleceği tahmin ediyor ve doğru olup olmadığını soruyordu. Tabii onların gelecekten geldiğini varsayarak- Ama hiçbiri cevap vermiyordu. Trylevni de hiçbir tahmini doğru tutturamamıştı zaten. Bitkibilim ve tılsımda ise Dumbledore'un isteğine uyan öğretmenler konuyu hiç açmadılar. Çok sıkıcı geçen üç dersin ardından sıra iksir dersindeydi. Snape'in dersi.
Lina, Albus ve Scorpius birbiriyle pek konuşmuyordu; daha doğrusu Lina onlarla konuşmuyordu. Ama konuşmaları gerekiyordu, artık plan yapmaya başlamalıydılar. İlk konuşan Scorpius oldu: "Sizce bizi bulabilirler mi?" Lina cevap verdi: "Onların zamanındayız ve bizi gördüler. Yani hangi zamanda olduğumuzu biliyorlar. İsim belirtmesek de siz ikiniz genetiğiniz yüzünden açıkça fark ediliyorsunuz. Aralarında konuştukları dedikoduları duymuşsunuzdur. Size Potter ve Malfoy'un çocukları diyenler bile var. Ama zaman döndürücü olmadan gelemezler." Albus konuştu bu sefer: "Neden yaptın bunu? Amacın neydi?" "Kazara ldu dedim ya." Albus ısrar etti. "Başından beri planın bu muydu?" Bu sefer Scorpus konuştu: "Olan oldu artık. Kavga etmeyin." iksir sınıfına varmışlardı.
Kapının önünde durdular. "Size babamın anlattığı kadar kötü müdür yoksa sadece abertıdan mı ibarettir?" "Albus tereddütlü gibiydi. Çocukken babasınının ve Ron'un Snape'i nasıl anlattığı hatırladı. Pek iç açıcı sayılmazlardı. "Olsa da olmasa da seneyeki özel sınav için dersi almak zorundasın. geçmesi kolay bir sınav değil." "Tam senlik bir düşünce."
Sınıfa girip arka sıralardan birine oturdular. Gözlerden uzak olmak isteseler de bu pek mümkün olmadı. Gelen geçen onları süzdü. Lina ise onlara aldırış etmiyor, Profesör Slaghorn ile üç yıldır bu sınıfta eğitim almasına rağmen şuanki havanın bambaşka olduğunu düşünüyordu. Belki öğrenciler belkş de Snape'in yaptığı tam kıvamında kokan iksirler, belki de Snape'in kendisi bu havayı değiştiriyordu.
Derd başladı. Severus Snape simsiyah kıyafetleriyle gölgelerin arasından belirir gibi masasında belirdi. Ne ara gelmişti? Sınıf birden sessizleşti. Snape'in havası buydu işte: Kasvet.
Bir yandan masaların arasında ilerlerken bir yandan da açıklama yaptı. "Bugün veritaserum yapmasını öğreneceksiniz. Tabii küçük beyinleriniz algılayabilirse..." Sınıftan kıkırdama sesleri yükseldi. "Sessizlik!"
Üçlünün beraber oturduğu masanın başında durdu. Özellikle dikkat çekmeyi seven bazılarımız için anlamak epey zor olacaktır. Değil mi Bay Potter?" Albus'un üzerine alınmamış gibi görünme çabalarına rağmen çok bariz bir gerçekti. Lina bri yandan iksir kitabını incelerken onu sıra altından dürtünce Albus'un son kalan umut kırıntısı da yok oldu. Elbette Snape gibi zeki bir kolayca anlardı. Albus soru geçiştirsem beni bırakır, diye umarak cevap verdi. "Evet efendim." Ancak Snape'in geçiştirmeye niyeti yok gibiydi. "Hatta kız arkadaşlarını yanında göstermelik olarak gezdirmeyi de unutmazlar." dedi umursamaz ama alaycı bir tavırla. Akbus sakinliğini korumaya çalıştı. "O benim ikiz kardeşim efendim." Snape kısa bir an yüzü ifadesini belli eder gibi oldu. İkisinin biribire benzediği pek söylenemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Kutup Tilkisi
Fanfiction... "𝑇𝑒𝑚𝑚𝑢𝑧 𝑠𝑜𝑛𝑢 𝑑𝑜𝑔̆𝑢𝑚𝑙𝑢 𝑐̧𝑜𝑐𝑢𝑘 𝑣𝑒 𝑲𝒖𝒕𝒖𝒑 𝑻𝒊𝒍𝒌𝒊𝒔𝒊 𝑂'𝑛𝑢𝑛 𝑠𝑜𝑛𝑢𝑛𝑢 𝑔𝑒𝑡𝑖𝑟𝑒𝑐𝑒𝑘." ... ... İşte oradaydı. Ravenclaw'ın kayıp Diademi... Yukarıdan düşen ay ışığı , tacı gözalıcı şekilde parlatıyordu. Öyl...