Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kan eklemedim çünkü wattpaddan bir kere uyarı aldım :d
(çaktırmayın aslında unuttum)
_____________________________________
Kapıyı bulup çıktı ve yine sekiz kapılı salona geri döndü. Kapıların üzerlerindeki çarpı işaretleri gitmişti. Ortada durup her bir kapıya teker teker baktı. Ne yapmalıydı?
Okula cisimlenip karanlık ormanda ya da sırlar odasında düşünceleriyle boğuşailir, ihtiyaç odasına gidip zihnini hiçbir olmamışçasına boşaltabilir ya da Yoldaşlık ve Ölümyiyenler arasındaki savaşı izleyebilirdi.
"Ölüm. Bugün ölüm var." dedi kendi kendine. "Ölecek... Birinin ölüm günü. Ölüm..."
Ellerine baktı. Kan içindeydi. Cübbesi de aynı şekilde kana bulanmış, bazı kısımları kuruyken geri kalan kısımlar hâlâ ıslak ve leş gibi kan kokuyordu. "Kan."
Çerçeveyi kırdığı elini inceledi. Cam parçalarını çıkarmamıştı ve her hareket ettiğinde batıyor, elini daha fazla kanatıyor, önceki kanların kurumasına izin vermiyordu. Cam parçası olmayan küçük bir kısmı yaladı. Tuhaf bir tadı vardı. Tekrar yaladı. Hayal ettiği gibi değildi. Acıyı hatırlatmıyordu. Bu ölümün tadı değildi; sadece bir sıvıydı.
O sırada kapıdan fırlayan Neville ve onu kovalayan Ölümyiyen dikkatini dağğıttı. Neville ona çarptı ve ikisi de yere düştü. Lina'nın üzerindeki kan yere de Neville'in üzerine de bulaştı.