Pencerenin önünde asılı duran koyu renkteki güneşlikleri ve uzun perdesi sonuna kadar çekilmişti. Hava kapalı olmasına ve ara ara yağmur yağmasına rağmen, Harry Merin odasındaki camların tamamen örtülü durmasını tercih etmişti uyandığı ilk dakikadan itibaren. Üstelik, saat neredeyse öğlene gelmek üzereydi. Oturduğu çalışma masasının ve bilgisayarın önünden onu kaldıran şey ise, birkaç dakika boyunca guruldayan karnı olmuştu. Biraz sonra elinde bezelye ve mısır garnitürleriyle dolu konserveyle odasına geri döndüğünde, internetin diğer ucundaki Gloria hala onu izliyordu. Merin sandalyesine rahatça sığmaya çalışırken bir yandan ısıtmadığı için fazlasıyla soğuk ve lezzetsiz olan konserve yemeğini yüzünü buruşturmadan yemekle uğraşıyordu. Arkadaşının sesini tekrar alabilmek için bilgisayara bağlı kulaklıklarını hızlıca kulağına taktı. "Evet, en son ne anlatıyordum?"
Oturduğu dar alanda dizlerini iyice karnına çekti ve isteksizce elindeki kaşıkla teneke kutunun içindekileri karıştırdı. Bugün kendisini hiç olmadığı kadar isteksiz hissediyordu, özellikle de hayata ve yapması gereken işlere karşı. "Patronundan bahsediyordun, ve kızlardan." Gloria ona hatırlattığında hemen başını salladı onaylarcasına.
"Dün işe gitmedim, çünkü pazar günü gelmemi istediler. Şimdiyse saat neredeyse iki olmak üzere ama kimseden haber yok." Merin gözlerini ekrana çevirip arkadaşının görüntüsüne baktı. Gloria, arkadaşının yakınmasına karşılık gülümsüyordu.
"Bu yüzden mi bu kadar durgunsun? Arayıp sorabilirsin bence. Büyük olana mesaj atıp öğrensene."
"O taktiği geçen hafta kullandım." Merin hafifçe gözlerini devirdi, ancak bunu arkadaşına değil kendisine yapmıştı. Hemen aklına geçen hafta Harley'den hangisinde olduklarını öğrendikten sonra, doğru halı sahaya gittiği o pazar gününü getirdi. Üstünden koca bir hafta geçse de, aynısını sürekli yapıp duramazdı.
"Boş ver öyleyse, tatilin keyfini çıkar."
"Öyle yapıyorum." Merin arkadaşının onu duyamayacağı sessizlikte bir iç çekip, konserve bezelyeden bir kaşık daha attı ağzına. Bir yandan sabah başladığı, haftaya kadar yetiştirmesi gereken ödevini yapıyordu masanın üstünde. Kaşığı dudaklarının arasına hapsedip, onun yerine boştaki eline kalemi aldı ve gereken şeyleri ödev kağıdına yazmaya devam etti. "Ne kadar keyif aldığımı görüyorsun ya." Merin kaşığı kenara koyduktan hemen sonra, kapısından gelen sesle o yöne döndü hemen. Odasına gelen, elbette River'dı.
"Hey, dersini bölüyorum ama-" River elindeki kağıtlarla odanın içerisine ilerleyip büyük kardeşine yaklaştığında, ekranda Gloria'yı görmesiyle şaşırmıştı. "Selam Gloria!"
River, sandalyenin kolçağına hafifçe oturarak Merin'in kulağına takılı olan kulaklıklardan birini alıp kendisine taktı. "Selam ufaklık. N'aber? Bayadır görüşemiyoruz."
Onların ikisi konuşurken, Merin yine kendi soğuk yiyeceğine uzandı ve kenarda sessizce atıştırmaya devam etti. Neyse ki River, Gloria ile olan sohbetlerini kısa tutmuştu. Boşlukta sallanan kulaklığının tekini yerine taktı hemen bu yüzden. River hala başında dikilmeye devam ediyordu ve bunu gördüğünde Merin başını merakla kardeşine çevirdi. "İşte her gün birbirinizi görüyorsunuz zaten, bir de kamerayla görüşmek biraz abartı değil mi?" River sorarken, Gloria'nın onu duyamadığından emindi bu yüzden çekinmemişti. Merin'se ne tür bir cevap verebileceğini kestirememişti.
"Aslında, Gloria işten çıktı."
"Seni de atmasınlar? Onun sayesinde işe girdin sonuçta." River elini Merin'in omzuna koydu endişeyle sorarken.
"Boş ver, sen bunları düşünme." Merin yalan söylemekten fazlasıyla sıkıldığı için derin bir nefes verdi. Tüm bu süreçte, Gloria diğer bir ekrandan onları izliyordu. "Ne oldu? Ödevinde yardım mı lazım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S H E (She lives in daydreams with me)
FanfictionHarry(Merin) hayatındaki tüm zorluklara rağmen mutlu biriydi, Louis ise hayatın monotonluğunda kendini ve anlam arayışını kaybetmiş, eski bir alkolikti. Bu yüzdendi belki de, tanrı, Harry ve Louis'i tanıştırdı. Louis geçici bir süreliğine de olsa, d...