tuvaldeki kadın

1K 114 883
                                    

Geniş çift kişilik yatağının kenarında duran çekmeceli komodinin üzerindekilere en son ne zamandırdan beri bu kadar takık olduğunu bilmiyordu. Çünkü Louis, gece yatmadan hemen önce odasını baştan dizayn etmeye karar vermiş ve saatin neredeyse gece yarısına varmak üzereyken hala odasını istediği şekle sokamamıştı. Aslında tek yaptığı, baş ucundaki lambayı kapatıp açmak ve duvardaki raflarda düzenlemelerden ibaretti. Salondan getirdiği süs çiçekleri baş ucuna koyduysa bile, ne kadar yapay ve güzel durmadıklarını fark edip hızlıca vazgeçti bu fikirden. Belli ki odasını, dolabının içi kadar hızlıca düzenleyemecekti bu gece. Pes etmesine çok yakınken, odasındaki pencerelerin güneşliklerini tamamen çektiği esnada, kapısının aralandığını duydu. İçeri giren küçük kızı Hannah'tı. Louis merakla döndü ufaklığa. "Sen hala yatmadın mı Hannah?"

Hannah küçük adımlarıyla hiç beklemeden babasının yanına ilerledi ve kendisine sarılması için kollarını beline doladı. "Aurora'nın sınavı varmış ve ders çalışması gerekiyormuş. Işığı kapatmadığı için ona kızdım, o da beni odadan kovdu." Dudağını büzdü hafifçe sormadan önce. "Bu gece seninle uyuyabilir miyim?" Louis hemen gülümseyerek başını salladığında, Hannah istediğini alır almaz babasını bırakıp, geniş yatağın tepesine fırladı. "Sen ne yapıyordun peki?"

Mavi gözlerini hafifçe odada gezdirdi, yapabildiklerine son bir bakış atarcasına. "Belli olmuyor mu Hannah? Odada bazı değişiklikler yaptım." Kollarını birleştirdi ve gözleriyle yatağın köşesindeki rafları belirtti.

Hannah omuz silkti. "Birkaç mum eklemişsin. Onlar salonda değil miydi?"

Sonunda pes ettiğini nefesini sesli bir şekilde dışarı vererek ve yatakta Hannah'ın yanına oturarak gösterdi Louis. "Belki de yarın alışverişe çıksam iyi olacak." Kendi kendine mırıldanırken, koluna yaslanan hafifliğin sıcaklığını hissetti. Ama aynı hızda çekmişti başını Hannah, babasının kolunun üzerinden.

"Baba sen..." Meraklı gözlerini Louis'inkilerde tutuyordu. "Merin ablaya aşık mısın?"

Duyduğu sorudan mütevellit, hafifçe yutkundu. Hannah'ın neden bu soruyu bir anda sorduğunu bilmiyordu. Muhtemelen, çocuklar hep böyle şeyleri merak ettiği içindi. Üstelik Louis, Hannah'la o akşamdan sonra, hiç Merin hakkında konuşmamışlardı. "Evet." Dedi Louis, hafifçe gülümseyerek. Elleriyle salık bıraktığı saçlarını okşamaya başladı. "Ona aşık oldum."

"Connie anneye aşık olduğun gibi mi?" Küçük kız, merak içerisinde sorarken boşluktaki ayaklarını sallıyordu. Babası başını odanın karşısına, boş bir alana çevirdiğinde dahi aslında ne kadar zor bir soru sorduğunun farkında değildi.

Louis yeniden çevirdi başını kızına doğru. "Hayır, Hannah." Saçlarındaki elini omzuna indirdi. Ancak kısa bir sessizlikten sonra kızına nasıl daha doğru açıklayabileceğini bulabilmişti. "Connie ve ben, asla doğru kişiler değildik. Bu yüzden de, boşandık."

Kaşları hafifçe havaya kalktığında, ellerini de kucağında birleştirmişti. "Merin'le de evlenecek misiniz? Çocuklarınız olacak mı?"

Derin bir nefes aldı sorular iyice artmaya ve onu zorlamaya başladığını anladığı anda. "Bunu ister miydin? Yani, söylediğin şeyler için çok erken tabii. Bunlardan önce, insanlar birbirini çok iyi tanımalı." Louis hafifçe gülmeye çalıştı konuşurken. Kaçan keyfini yakalamak için, kızının burnuna dokundu hafifçe. "Ablana hiçbir şey söylemek yok, şimdilik. Anlaştık mı?"

Hannah başını salladı hemen ve babasına sıkıca sarıldı. Yorganın arasına girmeden önce, iyi geceler öpücüğü vermeyi ihmal etmemişti. Yine de, Louis konusunu açmak istemediği halde, yatakta tamamen örtündüğüne emin olurken konuştu. "O senin annen değil, öyle demene gerek yok." Kapattığı gözlerini açtı hemen, duyduğu cümleden sonra. "Üzülmüyorsun artık, değil mi?"

S H E (She lives in daydreams with me)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin