Harry Merin Styles, kendisinin bir süredir tercih ettiği şekliyle yalnızca Merin Styles, yirmi üç senelik devam ettirdiği hayatında tam olarak kaç senedir kendi ayaklarının üzerine bastığıyla alakalı net bir sayı veremezdi. Ama içinden hep, kendisine başlattığı savaşı ilk günü olarak sayardı. O savaşı kazandıktan sonra ise, günlerin, ayların hatta yılların ne ifade ettiğinin hiçbir önemi kalmamıştı. Yaşı önemsizdi, doğduğu gün ve birçok insanın önemsediği diğer birçok şey gibi. Çocukluk resimlerinin neredeyse hepsi kayıptı, sanki Merin onları bilinmez sonsuzluğun içerisine atıp arkasını dönmüştü. Nerede olduklarını önemsemiyordu. Arkasında bıraktığı yılları ve o halini düşünmüyordu çünkü var olduğu hayatını -hatta bir diğer deyişle yeniden inşa ettiği hayatını seviyordu. Neden geçmişe dönüp üzülmeliydi ki? Kendini seviyordu, tek ailesi olan erkek kardeşini seviyordu, çoğu kardeş gibi o da her ne kadar en büyük bir baş belası olsa da. Beraber kaldıkları beşinci kattaki küçük daireyi seviyordu. Okulunu ve okuduğu bölümü seviyordu. Kıyafet tarzını seviyordu. Sevdiği insanlarla geçirdiği vakti ve onları seviyordu. Ve, erkek arkadaşını, hayatını ve en büyük anlarını, sırlarını paylaştığı adamı seviyordu. Hayatındaki sevdikleri listesi böylesine uzunken, neden memnuniyetsizlik çekip şımarıklıkta bulunacaktı ki?
Ve en önemlisi, Haziran'ı seviyordu. Çocuğu olsaydı eğer, ilkini Judith ikincisini de June koyacağının hayalini kurar ve kendi kendine gülerdi. O anda da, Haziran'ın hayatına kattığı birden farklı anlamlar vardı. Haziran dendiğinde on üç yaşındayken, ilk kez Gloria ile gittiği yürüyüş gelirdi aklına. Hayalini kurduğu elbisesini dışarıda ilk kez giydikten sonra, kimse tarafından gözleriyle bile yargılanmadığı bir ortama girmişti o gün. Nasıl unutabilirdi ki? Ayrıca Haziran'ı severdi. River'ın doğduğu ve altı yaşındayken ilk defa bir kardeşe sahip olmanın nasıl hissettirdiğini öğrendiği aydı. İlkbaharın bitişini, yazı kutlamaya başladıkları aydı aynı zamanda ve Merin yazı çok severdi. Her zaman söylediği gibi, dolabının neredeyse hepsi yazlık kıyafetleriyle doluydu. Tamamen olmasa da yaz insanı diyebilirdi kendisi için.
Tam da o andaki gibi, dolabının çaprazındaki aynanın önünde durmuş, sevdiği kıyafetleri bir araya getirerek bordonun hakim olduğu tatlı bir kombin oluşturmuştu. Tezini tamamen bitirmişti ve üniversitedeki hocalarıyla kalan eksikleri gidermek için o aralar sık sık kampüse uğraması gerekiyordu ama bu iyiydi, Merin son gidişleri olduğunu bilerek tadını çıkarmak için uğraşıyordu. Siyah kumaşın üzerine bordo çiçeklerin desen olarak kullanıldığı kısa dar eteğinin üzerine yalnızca siyah sütyeni ve üstünü örten yarım kollu delikli bluzunu seçmişti. Deliklerin o kadar küçük olduğu söylenemezdi, karnının üstündeki ve göğsündeki kuş dövmelerinin aynadaki havalı yansımasına bakarken. Arkada çalan şarkısına keyifle eşlik ederken aslında tamamen hazırdı ama ekleyeceği son detayları düşünüyordu. Birkaç yüzük ve kolye işini görebilirdi. Sadece yanaklarına biraz renk katmak için allığından iki parmak aldı. Birkaç dakika sonra, çantasını da alıp evden çıkması kalmıştı.
Bisiklet kullanmak yerine kulaklığını takıp kampüse kadar yürümeyi tercih edecekti. O sırada, müdür yardımcılığına yükselen erkek arkadaşına mesaj atmayı ihmal etmedi. Kampüse geldiğinde ve hocaların arasına karıştığında peşinden gelen mesajları hemen göremeyeceğini çok iyi biliyordu çünkü.
Üst kattaki kütüphaneyi andıran ve genelde hocaların kullandığı odaya geçtiğinde gergince beklemeye başladı yerinde. Kendi bölümünden iki profesörü görmesiyle hemen ayaklandı. "Merin, otursana."
Derin bir nefes aldı. Gergindi çünkü daha birkaç gün önce tezini teslim etmişti. Tüm sınıfıyla ve hatta fakülteyle birlikte mezun olmalarına az kalmışken, böyle bir koşuşturmaca ona vakit ayırabildiklerine bile inanamıyordu. "Tezini ikimiz birlikte bir gecede okuduk ve şunu söylemeliyiz. Gerçekten staj yerinde çok iyi bir iş çıkarmışsın. Çocuklarla alakalı gözlemlerini, çıkardığın istatistikleri çok iyi kullanıp bir araya getirmişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S H E (She lives in daydreams with me)
FanfictionHarry(Merin) hayatındaki tüm zorluklara rağmen mutlu biriydi, Louis ise hayatın monotonluğunda kendini ve anlam arayışını kaybetmiş, eski bir alkolikti. Bu yüzdendi belki de, tanrı, Harry ve Louis'i tanıştırdı. Louis geçici bir süreliğine de olsa, d...