Sandalyesinde kendini bırakıp geriye yaslanmadan önce, önündeki cevap kağıdının üzerinde gözlerini gezdirmeye devam etti. İki parmağı arasındaki kalemi de sabırsızca oynatıyordu bu esnada. Az önce girdikleri sınavın üstünden sadece yarım saat geçmişti ve Merin, cevap anahtarında gördüğü yazılı yanıtlarından birinin kendisininkiyle uyuşmadığını gördüğü anda kaşlarını çattı. "Bu soruyu gözden kaçırdığıma inanamıyorum." Allison yan sandalyesinden uzanıp kağıdı kendi önüne çekerken Merin, içine bir anda doluşan sıkıntıyla birliktecevabı kabul etmezcesine inatçı bir tavırla kollarını göğsünün üstünde kavuşturdu.
O gün, hava güzel olduğundan kampüsün içerisindeki kafeteryalardan birinin önüne atılmış masalarda oturmayı tercih etmişlerdi. Merin, içerisinde bulunduğu arkadaş grubundaki sohbete katılmak yerine, dışarıyı izlemeye başladığında aklına bir anda üşüşen tüm düşünceler, dün geceye ait olanlardı. Dün akşam, Tomlinsonların evinden döndükten sonra salonda Gloria ve River'ı film izlerken bulmuştu. Aralarına sıvışmasından birkaç dakika sonrasında, River'ın söylediği şeyler bir anda onu affalatıp ne yapacağını şaşırmasına yol açmıştı, hem de Louis'le konuşup her şeyi hallettiklerini düşünmüş olmasına rağmen. "Fotoğrafçıda çalışmadığını biliyordum." demişti River filmin ortasında. "Bana ne zaman söyleyecektin?"
Merin, o an gözlerini diğer tarafında oturan Gloria'ya hesap sorarcasına çevirdiyse bile, River ikisinin yerine konuşmaya devam etmişti. "Merin, açıklama yapması gereken kişi Gloria değil."
Ve sonrasında, uyumadan önce en yakın arkadaşını azarlamasından önce, River'la konuşup onun kalbini alması gerekmişti. En azından, Merin buna ihtiyaç duymuştu. Uyuyacağını söyleyip odasına geçtiği ilk anda, peşinden gitmiş ve onunla baş başa konuşmak istemiş ve kendini daha iyi bir şekilde açıklamaya çalışmıştı. "Gloria bana küçük kızları olan bir aileye yardımcı olduğunu söyledi." River, Merin'le konuşurken o kadar da gergin değildi. "Zenginler mi? Rahat hissediyor musun onların evinde?"
Merin, tüm soruları River huzurlu hissedinceye dek yanıtladıktan sonra sabırsızca sarılmıştı kardeşinin omuzlarına. "Şimdiye dek söylemediğim için özür dilerim. Sadece, zorlandığımı düşünüp endişelenmeni istemedim."
River da ellerini kardeşinin omuzlarına sardıktan sonra sessizce mırıldandı ikisi de dağınık odanın ortasında dikilirken. "Bir daha, asla ama asla bana yalan söyleme. Ne olursa olsun, tamam mı Merin? Biz bir aileyiz ve aileysek birbirimize yalan söylemememiz gerekir. Çocuklara bunu sen öğretmiyor musun?"
River'ın ona söylediği bu son cümle, tüm netliğiyle kulağının ve beyninin en derinliklerinde bir kez daha yankılandığında Merin gözlerini o sesi susturmak istercesine sıkıca yumdu, kendi kendine. Masada oturanlar, o sırada kendi aralarındaki sohbete devam ederken Merin kafasının dağılması adına soğumak üzere olan elma ve tarçınlı çayından yudumladı. "Kaç yanlışın var?"
Allison'ın sorusuyla başını kız arkadaşına çevirmeden, etrafındaki ağaçlara ve aralarında oturan insan gruplarına bakmaya devam etti. "Bir tanesi kesinlikle yanlış, diğerinden de emin değilim."
"Neyse ki, geri kalan sekizinden eminsin. Bense sadece iki cevabımdan eminim." Allison'a döndüğünde, endişeyle güldüğünü gördü.
"Gecelerini partilerde geçirirsen, sınavda böyle çuvallarsın Allison."
Allison cevap vermek yerine gözlerini devirdi. Birkaç dakika içerisinde titremeye başlayan telefonuyla, masada konuşulanlardan iyice kopmak zorunda kalmıştı Merin. Arayan kişinin Louis olduğunu görür görmez, bekletmeden açtı telefonu. Daha rahat konuşabilmek adına, arkadaş grubundan uzaklaşması gerekmişti. "Hey, Louis."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S H E (She lives in daydreams with me)
FanfictionHarry(Merin) hayatındaki tüm zorluklara rağmen mutlu biriydi, Louis ise hayatın monotonluğunda kendini ve anlam arayışını kaybetmiş, eski bir alkolikti. Bu yüzdendi belki de, tanrı, Harry ve Louis'i tanıştırdı. Louis geçici bir süreliğine de olsa, d...