Her Şey Şimdi Başlıyor

2 0 0
                                    

Hadi bize örnek olması için içimizden bir arkadaşı seçelim adı Zuzu olsun. Saçma bir isim biliyorum ama bence zuzu yu çok seveceksin. Zuzu 20 lerinde tatlı bir kız. Üniversite'ye gidiyor. Hiç istemediğ bir bölümde sırf ailesi istedi diye okuyor. Bu sahne size tanıdık geldi mi?
Her neyse devam edelim. Eli yüzü düzgün bir kız ve gayet anlayışlı sıcakkanlı ce sevecen bir kız. Böyle olanların çok çabuk kapılması gerekir değil mi ama yanlış bu kızımız oldukça yalnız. Yalnızlıktan çok şikayet etmiyor ama bazı geceler sevdiği insanla bir arada olmanın bir hayalini kuruyor. O bulunmaz dedikleri aşkı bulduğunu düşünüp mutlu oluyor.

Zuzu'nun bir özelliğide dışarıdan çok sosyal görünmesine rağmen oldukça içine dönük hayal dünyası geniş ve derin bir arayışı olan bir kız. Bazı geceler kendini bitmek bilmeyen sorgulamaların içinde buluyor. Ailesi istedi diye üniversite'de okuyor ve her anından nefret ediyor. Arkadaş diye çevresinde dolaşan insanlardan ciddi anlamda nefret etmeye başladı ama bunu kendine itiraf etmekten korkuyor. Onlarda giderse elinde kalan yalnızlığıyla ne yapacağını bilmediğinden tutunuyor son bir gayretle.

Bazen kendini dünyanın en yalnızı gibi hissediyor. Allah vermesin birde balık burcu haline ağlayıp duruyor habire. Soruyor kendi kendine ben hiç mutlu olamayacak mıyım diye? Ben gerçekten ne zaman tam anlamıyla mutlu olacağım diye. Cevabı çoğu zaman içten gelen bir hayır oluyor. Kulaklarını kapatıyor duymamak için ama içten içe hak veriyor bu sese.
Lanet olsun ki ne kadar tüm gücüyle umuda tutunmaya çalışsada o en derinden bir ses ona gerçeği hatırlatıyor. Olmayacak kendini kandırma ve artık o ses o kadar rahatsız edici oluyor kulaklarını kapamasıda işe yaramıyor ve her zamankinden daha yüksek ve acı bir sesle ağlıyor ama çare olmuyor buda artık ağlamaktan yorgun düşüp hafiflemeye başlayınca zihni sanki biraz kendine geliyor. Yavaşça yatağa giriyor ve uyumaya çalışıyor.

Bugün yeni bir güne başlamanın keyfini yaşıyor Zuzu. Dün geceki duygu tufanından eser yok. Kafası biraz daha sakinleşmiş. Her sabaha ılık limon suyuyla başlar. Kilo vermesine yardımcı olacağını düşünüyor. Bu ara diyete girmeye karar verdi. Kiloları artık onu cidden rahatsız ediyor ve bunu istemiyor.

Zayıflayacak herkesin beğendiği hoş fizikli bir kadına dönüşmek istiyor zira. Şeker yok, un yok, ekmek hiç yok. Spor bolca sebze ve bir saatlik kardiyo antremanları var. Limon suyunu içip başlıyor sporuna 1 saat, nefesinin yetmediği oluyor, bayılıp kalacakmış gibi ama içindeki hırs o kadar büyük ki ölsede umrunda değil o kilo verilecek. Dün geceden beri dahada hırslı aslında bugün hareketlerin hepsini yaptı mesela. Anladı ki dün gece yaşadığı duygu fırtınası bugün onu hırslandırdı. Bugün daha güçlü hissediyor. Yenik ve ezik olmaya tahammül edemiyor. Bu duygudan iliklerine kadar nefret ediyor.

Sonra duşunu aldı ve üstünü giyindi. İşe doğru yola çıktı. İşini sevmediğini söylese yalan söylerdi. Sadece tam olarak olmak istediği yerde değildi. Aslında kendisinin nerede olmak istediğinden emin değildi. Yabancı insanlarla çalışmayı seviyordu. Onlarla etrafındaki bir çok insandan daha iyi anlaşıyordu. İngilizce yi seviyordu. İngilizce konuşurken kendini daha rahat hissediyordu garip bir şekilde. Ofisine girdi ve çalışma arkadaşlarına günaydın dedi. Çevresindeki herkes onu enerjik güleç ve samimi bulurdu. Kendisini böyle görmeyen bir tek kendisiydi sanırım.

Her sabah ki gibi kahvesini aldı ve bilgisyarının başına geçti. Günlük iş planını gözden geçirdi ve ilk yapılması gereken işe koyuldu. Gününün geri kalanı sakin ve üretken geçmişti. Yinede mutlu hissetmiyordu. İşte tam bu duygu. Günü işleri güzelce yapmış şekilde bitiriyordu ama mutlu hissetmiyordu .İçindeki o ses yine ortaya çıkıyordu. Sen bundan çok fazlasını yapabilirsin diye. Yine duymamayı tercih etti. Müziği arabasında son ses açıp kendini sevdiği müziklerin akışına bıraktı.
7 rings çalıyordu. Seviyordu Ariana Grande'yi.

Arabanın içinde canı istediği gibi şarkı söylüyordu. Şarkı söylerken kendini özgür hissediyordu ve hiç olmadığı kadar güvenli. Normalde cheesecake'ini çok sevdiği kafenin önünden geçti. Hayır dedi unutma diyettesin. O kilolar verilecek. Unut düşünme o oreo süslemesin, hayır Zuzu hele o portakal aromasını hiç düşünmeyeceksin. Hadi bas gaza yoksa sen fikir değiştirip yemeye kalkacaksın.

Düşünme dedikçe daha çok düşünüyorsun ve hızlandı yolda. O ara bir mesaj geldi telefonuna Yasemin'di akşama buluşuyoruz gelsene diyordu. Nedense bir anda kızdığını hissetti. Buluşma fikrini danışmıyorlardı ama lütfedip gelmesini istiyorlardı. Bir anda arabayı kenara çekti bu arkadaş diye görmeye çalıştıklarından nefret ediyordu ama en acısı kendisinden nefret ediyordu. Onlara bu hakkı o vermişti. Telefonu çıkarttı ve ani sinirle ne bugün ne de başka gün gelmiyorum iyi eğlenceler.

Mesajı attıktan birkaç saniye sonra telefonunu tekrar eline aldı. Cidden attım mı o mesajı diye baktı. Atmıştı gerçekten atmıştı. Niyeyse içini bir garip telaş kapladı. Ne yapacağını bilemedi. Telefonu tamamıyla kapattı ve yanındaki boş koltuğa attı. Derince bir nefes aldı. Bir yandan çok rahatlamış bir yandan ise acayip endişeli hissetti. Araba kullanmak iyi gelecekti. Arabayı tekrar çalıştırdı ve yola çıktı. Oh iyi oldu size dedi kendi kendine.

Beni bir kere gerçekten arkadaşınız olarak görmediniz işinize gelince katılmamı istediniz dedi haklıydı ama neden bu kadar gergindi. Çünkü farkındaydı onlarla alıştığı yalancı arkadaşlığa alışmıştı. Şimdi onuda elinin tersiyle itmişti ve şimdi ne yapacağına dair bir fikri yoktu. O yüzden o da istediği şeyi yapmaya karar verdi. Sürdü İstanbul'dan çıkmak sakin bir kenarda kafa dinlemek istiyordu. En sevdiği yerlerden birine doğru ilerledi Ağva'ya.

Sen NormalsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin