LİSELİ KIZLARIN SIPAYDİSİ

750 43 8
                                    

"Hadi çık artık.Hem dışarıda çıkmayacağız ki.Yemek odaya gelecek."diye bağırdı dışarıdan domuzdan dönme.Hayır, hayır ben bunu giyemem.Yani
Bu imkansız.Evet kısa giyindiğim oldu.Evet bütün kıyafetler kumaş parçası ama bu kumaş parçası değil kumaş parçasının artığı.Hemde dantelli.

"Berk.Bu nasıl bir hediye?"Berk ile anlaşma yapmıştık.Bende ondan hoşlandığımı ama onun gibi onu sevmediğimi söyledim.Ve bu son haftamızın akşamlarını romantik sabahları ıysa eğlenceli geçirmeye karar verdik.Ama bu eromantik gibi bir şey oldu.Anlatayım.Berk sabah bana dedi ki odaya ye ek çağıralım.Odanın balkonunda akşam yemeği yeriz hem ben sana bir hediye aldım.Sen çok seveceksin.Dedi.Aynen böyle dedi.Ama aldığı elbise lila renginde ultra kısa ve dantelli bir elbise.Eğer parlak bir kumaş olsaydı bunun gecelik olduğunu düşünebilirdim.Ama Allah'tan parlak bir kumaş değildi.Ah, size söylemeyi unuttum.Venedik'teyiz.Dünya'nın en romantik yerlerinden birindeyiz.Ama hayır ben yine aynı benim.Hödük Kader.Odun Kader.Acı gerçek.Son kez kendime aynada bakıp banyonun kapısının kilidini açtım ve kapıyı usulca olmayan bir şekilde açmamla inleyen ve yere düşen bir saksı görmem bir oldu.Evet, evet saksı.

"Berk?"kafasında saksı mı vardı onun?Ama, nasıl?Mantıklı bir soruydu.Ama tahmin edersiniz ki mantıklı bir cevap almayacaktım.

"Ya niye kapıyı öyle açıyorsun?"dedi boğuk bir sesle.Saksı gala daha kadasındaydı.Açıklamasını duyana kadarda onu oradan çıkarmak istemiyordum.Zaten sıkışmışa benzemiyordu.

"Nereden bileyim ben senin kapının hemen dibinde olduğunu."dedim ve;

"Hem o kafandaki saksı ne alaka?"diye de ekledim.

"Kel alaka.15 dakikadır seni bekliyorum.Yemekler geldi ve ben dokunmadım.Tamam pudingime karabiber döküp yemiş olabilirim seni beklerken ama diğerlerine dokunmadım.Saksı da ağaç olduğum simgesiydi.Ayaklarım girmeyince bende kafama sokayım dedim."evet beklediğimiz cevap gelmişti.Ağaç saksıda yetişmezdi.Yetişir miydi?Yok, yok anca filizken yetişirdi.Yani bildiğim kadarıyla.

"Kalk hadi acıktım ben.Hem senden olsa olsa ot olur.Ne ağacı?"

"Palamut, meşe, sanırım onlar aynı ağaçtı.Ama neyse zaten ben ağaç olsaydım kesin çam olurdum."

"Niye tek kullanımlık pedler gibisin diye mi?"laf sok ak şstemiştim ve evet karnım yine ağrıyordu.Sanırım Bulgaristan açacaktı baraj kapaklarını.

"Ha?Hayır.Çünkü çok özelim."

"Egoist."

"Asla.Bak kocaman konuşuyorum ki..."kollarını açarak kocaman işareti yaptı, "...tuzlu çilek yemek nasip olmasın ben egoist değilim.Sadece çok yakışıklı, iyimser, özgüveni yüksek, sevecen, kızların rüyası erkeklerin kabusu, nenelerin torunu dedelerin haytaları, annelerin kuzusu, babaların sıpası, liseli kızların spaydisiyim o kadar yani o kadar."

"Liseli kızlar mı?Atın beni denizlere."dedim ve balkona çıktım.Yalan söylemişti.Karabiberli pudingddn çok daha fazla şey yemişti.O iğrenç midesizin ye ek anlayışından bahsetmek dahi istemiyorum ama şarabın içindeki krema mı?Tövbe tövbe.

"Aynen.Bizim evin karşısında lise vardı.Ama taşındık."

"Hmm.Ne zaman?Yani sen de mi liseye gidiyordun o zamanlar?"dedim sandaleyeyi çekmiş Berk'e bakmadan sandalyeye oturdum.Beni ona göre kibsr bana göre karnıma saplanan masa kenarıyla can acıtan bir biçimde ittirdi.Yerine yerleştikten sonra.

"Ne..A, hayır ben o zaman üçincü sınıftaydım.İlkokul üç."kendimi tutamadım ve anırmaya başladım.Ben güldükçe o rahatsız oluyor gibiydi.Sonunda gülmeyi kesebildiğim yüzü solmuş Berk'e baktım.

KADERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin