Kâbus

779 63 22
                                    

Morgana,üç aydır bu evdeydi. Yavaş yavaş alışıyordu. Klaus,hâlâ çıkmasına izin vermiyordu. Bu durum sinirlerini çok bozsada vampir dolu sokaklar midesini bulandırıyordu.

Yani ev daha cazipti. Klaus'la yakın durdukları söylenemezdi. Klaus boş zamanlarında çalışma odasına çekilip resim yapıyordu. Kendisi ise kitap okuyordu. Bazen yemeklerde biraz konuşuyorlardı.

Gerginlik değildi bu,yada yabancılık. Sadece aralarında görünmez bir çizgi varmış ve bu çizginin geçilmesini istemiyor gibiydiler.

Soğuk bir sınır değil,öfkeli hiç değil. Aksine o sınır geçildiğinde kötü şeyler olacak gibiydi.

Mutfağa geçip kendine bir şeyler bakınmaya başladı. Bir vampirle yaşıyordu. Klaus ona büyük ihtimalle yanlız kalmaması için yemeklerde eşlik ediyordu. Evin her hangi bir yerinde midesini bulandıran kan torbaları ve ya boynu parçalanmış cesetler görmediği için sevinmeliydi.

Kendine bir fincan kahve yaptı. Uykusu çok vardı ama uyumak istemiyordu. Her gece kabus görüyordu. Eskiden gelecekten kesitler görürdü. Ertesi sabah onların kabus olup olmadığını az da olsa ayırt ederdi ama şimdi onu bile yapamıyordu.

Zaman geçtikçe kendini sorgulamıştı. Yaptıklarının doğruluğunu. Sorguladıkça da kâbuslar görmeye başlamıştı. Bazen Mordred'ın çocukluğunu görüyordu.

Karanlığın içinde yardım istiyordu. Morgana ona yaklaştıkça daha da çok yardım istiyordu. Herkesten çok belki de onun canını yaktığı için pişmandı. Mordred'ı çocukken nasıl koruduğunu hatırlıyordu.

Şefkatle baktığını,gerçek bir anne gibi ona hep kol kanat gerdiğini. Sonra içinde ki intikam hırsının Mordred'ın bile sonunu getirdiğini hatırlıyordu.

Salona geri döndüğünde Klaus kendine viski koyuyordu. "İster misin?" Elinde ki kahve fincanını gösterip kanepeye oturdu. Bir yudum daha aldı.

Acı ve sıcak aroma boğazını yakıp geçerken az önce hatırladığı anıları unutmak istiyordu. "Yorgun görünüyorsun?" Klaus'a kısa bir bakış attı.

"Cevabını bildiğin soruları soruyorsun." Diye mırıldandı sakin bir şekilde. "Feryadların odama kadar geliyor. Ses geçirmez bir büyü yapmayı deneyebilirsin canım." Dedi Klaus karşısına oturup.

"Kâbuslardan sonra bir iki saniyede olsa kontrolümü kaybediyorum. Bir kere kendimi diri diri yakıyordum. Yani duyman daha güvenli." Camelot'ta ki anısını hatırlayınca istemsizce sinirlendi.

O sıralar büyüsünün bile farkında değildi. Uther ise bunun bir suikast olduğunu düşünmüştü. Şehrin altını üstüne getirip kalan druidleri bulmuştu. Onlar suçsuzdu.

"Bahçeye çıkıyorum." Morgana elma ağaçlarıyla dolu güzel bahçeye ilerledi.

Ağaçlardan birinin altına oturup kahvesini yudumlamaya devam etti. Bir sarayda büyümüş olsada doğayı daha çok seviyordu.

Telefonunun çalmasıyla iç çekti. Katherine arıyordu. Telefonu açıp kulağına götürdü. Kendinin cevap vermesine fırsat kalmamıştı.

Katherine'in her söylediğiyle tekrar şaşırıyordu. Elijah mı demişti o? New Orleans'a mı gelmişti?

"Kath,sakin olur musun? Bak üç aydır buradayım ama Elijah'yı görmedim." Katherine'in yinede inatla kabul etmeyişi onu çileden çıkarıyordu.

"İyi düşün Klaus hiç mi yanından ayrılmadı? Senin New Orleans'a geldiğin gün gitmişti."

Morgana bir iki saniye düşündü. "Evet bir kaç saat yanımda değildi. O sırada gündüzdü ve Marcel'in yanındaydı. Ama sanırım gece tekrar gitti. Yani beni buraya getirdikten sonra sanırım. İyi de Elijah'ya en fazla ne olmuş olabilir?" Elijah'ya kolay kolay bir şey olmayacağını biliyordu.

Queen (Sezon Finalinde)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin