(Keyifli Okumalar💜)
Lütfen yorum yapıp oy vermeyi unutmayın.
Nefes alıyorsan, göğsün kabarıp iniyorsa bu yaşadığın anlamına gelirdi.
Peki ya ben, neden nefes aldığım halde kendimi ölü gibi hissediyordum?
İşte yaşamak sadece nefes almakla olmuyordu. Bunun en büyük kanıtı bendim.
Bak, ben kanıyorum. Gör, ben kan kaybediyorum.
Dinle, ben nefes alamıyorum.Kalbime, bir anne vicdansızlığının baltası saplanmıştı. Yıllarca balta orada kalmış, kalbimden akan kanlara bulanmıştı. Kalbimdeki damarlar ise baltanın sapına dolanmış, artık bir bütünüm haline getirmişti. Yıllarca o baltayla yaşamış, benim bir parçam olmasına izin vermiştim.
Annemin ruhuma çektirdiği zulmü, çocukluğumun yaralarına en büyük tuzdu. Ama canım yanmıyordu. Artık onun bana en büyük, en kötü hediyesi olan acılarımı hissetmiyordum. Bu acılardan kaçmak değildi. Yok saymak Da değildi. Bu yok olmaktı, acının yok olmuş halinin geriye bıraktığı hissiz bir parıltıydı. Vücudumda değil de ruhumda olan bir parıltı... Benim gözümde bitmiş, daha büyük olan acılarım onu bastırmıştı. Artık annemin bana verebileceği tek acı, çocukluğum gözlerinden akan gözyaşları olabilirdi.
İçimdeki ona karşı olan duyguları yitirmiş miydim? Bilmiyorum. Onu affetmezdim, gelse özür dilese dahi onu affetmezdim. Ama balta hala kalbime saplıydı, hala anne şefkatime bastırılan nokta açıktı ve hiçbir dikişi tutmuyor, kapanmıyordu. Bu yüzden belki hala onu seviyordum, onun için endişeleniyordum. En önemlisi ise onu hala özlüyordum.
Anne özlemim her saniye vardı, bu yüzden baş etmeyi öğrenmiştim. Ne o özlemi anımsar ne de düşünürdüm. Sadece özlemle yaşamaya devam ederdim. Ama ona gitmezdim. Ben bana kötülük yapan, kalbime zarar veren kimsenin yanına gitmezdim. Bu kendi canım dahi olsa, ayaklarımla basar onun yanından çekip giderdim. Annemi kurtaracaktım ama onun ne yanında olacaktım ne elini tutacak ne de kızı, yavrusu gibi sevilecektim.
Benim Annem vicdansızdı, kalpsizdi, hissizdi. Ben bununla yüzleştiğimde, bir daha o kadının annem olamayacağını da anlamıştım. Sadece karnında taşımakla anne olunmazdı, bunun en büyük kanıtıyla büyümüştüm ben.
Kalbimi iki tarafından tutup çekiştirirseniz, bir tarafım çürük çıkardı, diğer tarafım ise yeşermeye yüz tutmuş toprak... Çürük tarafımda, annemin hissizliği dolanıyordu. Vücudumdaki yaralar, izlerini geçirdiğinde o tarafa akmış zehriyle çürütmüştü. KalbinİN çürük tarafında, Çilen Ayasın en büyük acıları, korkuları, hissetmeyi dahi bilmediği ölü duyguları vardı. Benim annem duygularımın katiliydi.
Kalbimin diğer tarafı ise parıldıyordu. Dört kişi farkında olarak ya da olmayarak, parmaklarıyla dikiyordu kalbimi. Dirim Kartal, ilk defa hissettirdiği şefkatiyle sürüyordu dikiş izlerine merhemi. Açelya, suluyordu o çiçekleri, Kutay asla dinmediği her daim toparladığı neşesiyle, asla dinmeyen canlılığıyla çiçekleri güldürüyor, Barın ise o çiçekleri koruyordu. Dirim Kartal, yeniden hissetmeye başladığım duygularıma ise kapısını açan bir evdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIPLARIN NİDASI
БоевикÇocuk kaçakçılığı yapan bir örgüte daha küçükken satılmış olan Çilen, farkında olmadığı şizofreni hastalığıyla hayata tutunmaya çalışırken bir gece rüyasında gördüğü Kızıl Adam ile gerçek hayatta karşılaşır ve bir basketbol maçı yapar. İlerleyen gün...