26 - GERÇEKLİĞİN ACI GÖSTERİSİ

1K 75 154
                                    

(Keyifli Okumalar🧡)

Oldukça uzun bir bölüm oldu, lütfen yorum yapıp oy vermeyi unutmayın

Oldukça uzun bir bölüm oldu, lütfen yorum yapıp oy vermeyi unutmayın✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Son beş dakika.
Beş genç.
Beş çocuk.
Beş hikâye.
Ben yaşanmışlık.
Daha fazlası yok, hissedemiyorum.

Bir kâbusun içine sıkıştım, yakabileceğim ışığı arıyorum.

Kâbus geçmişim, kâbus yaşanmışlıklarım, kâbus bana bırakılan miras... En çok canımı yakan ise uyandığımda dahi bu kâbusun devam edeceği ve hiçbir ışığın bu karanlığı aydınlatamayacağı.

On yedi yaşındayım, on birinci yaşımın yaşadıkları altında eziliyorum. On bir yaşındayım, on yedinci yaşımın hayal kırıklığı üstünde parçalanıyorum.

Defalarca ayağa kalkacağım diyorum ya, artık düşmekten de korkmuyorum çünkü her kalktığımda bir değer biçmediğini fark ettim. Sanki kalkıp direnmem onlara daha çok zevk veriyormuş, daha çok benimle uğraşıyorlarmış gibi hissetmeme sebep oluyordu.

Sanki bir kez daha kalksam, bin kez tepe taklak olacakmışım gibi. Peki ya bir düşsem? Bin kez kalkar mıyım? Denemeye değer.

Geçmişin planı altında ezilen çocuklar, verdikleri her kararı ödemeye başlamıştı. İttirildikleri her çakıllı yol, gelecekte tabanlarını yaralamaya başlamış, suçu onlara bırakmıştı.

Oysa ben böyle istememiştim. Biliyorum, oysaki Dirim böyle istememişti. Biz elleri arkadan sert halatlarla bağlanıp, ormanın karanlığa itilmiş, orada caniler tarafından yönetilmek zorunda kalmıştık.

Yolumuz ayrışmıştı, amaçlarımız değil. Bu da yıllar sonra tekrar bizi bir araya getirdi. Acı çekme şekillerimiz belki farklıydı ama ikimizde bize sunulan büyük kayıplardan sonra tırmanmaya başlamıştık. Kayıplar bizi Mahzene itmişti.

İki küçük çocuk üzerinde oynanan bir oyun, ailelerin bağı yüzünden ruhları parçalamıştı.

Bataklıkta kulaç çırpıyor, her çırptıkça batıyordu. Ben kuyudan yukarıya tırmanmaya çalışıyor, her tırmandıkça biraz daha dibi boyluyordum. Işığı görmüştüm, kuyudan çıktığımı sanmıştım ama bu kuyu öyle bir karanlıktı ki, ben tırmandıkça uzuyor, ben çığlık attıkça derinleşiyordu.

Buz tutmuş göl olan geçmişimiz üzerinde yürüyorduk. Buz o kadar inceydi ki, attığımız her adımda çatlaklar oluşuyor, her çatlaktan geçmişimiz fırlıyordu.

İnce buz üstünde amacımız mutlu olmak, intikam almakken, geçmiş öyle bir oktu ki yaydan her çıktığında kalbimize saplanıyordu.

Canım yanıyor. Canım hiç olmadığı kadar çok yanıyor.

KAYIPLARIN NİDASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin