Medyada Rüya.
Kitabı 2016 civarında tamamlamıştım işin gerçeği. Zamanında çok emek verdiğim kitabın öylece bir köşede durmasını istemediğim için tekrar yayınlamaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz. Iyi eğlenceler^^
"Ben her sabah bu eziyeti çekmek zorunda mıyım? Kalksana gerizekalı kalksana!"
"Rica etsem bir gider misin başımdan kadıığn, uyuyacağım been."
Sesimin yorganın altından boğuk çıkmasını umursamayıp isyan etmiştim. Tabii ne kadar bunları söylersem söyleyeyim annemin sabah sabah böğürmesinden uyku diye bir şey kalmadı.
Evet, bu saatte uyandırılmamın sebebini tahmin edebiliyorsunuz sanırım. İsmini söyleyip günümü olması gerekenden de berbat hale getirmek istemiyorum.
Yataktan sarkıttığım ayaklarımı sallamayı bırakıp perdeyi açtım, ışık yavaş yavaş odamı doldururken dolabımın önüne geçtim. Uyuşuk uyuşuk formamı üzerime geçirdim, saçımı tepeden atkuyruğu yaptım.
Hazırlığıma noktayı koymak adına aylaynırımı da çekince gidip bir köşeye oturuverdim. Zaten canım arkadaşım da beni şaşırtmayıp saniyesinde kapıyı sökercesine açmıştı.
"Ne yapıyorsun sen hala be? Hadi geç kalacağız."
Terbiyemi bozmamak adına kötücül bakışlarımla cevap vermeye çalıştım. Hem dostlarım bir kerecik geç kaldıysam ne olmuş yani, umutlarımızı satmadık ya.
İfademi değiştirmeden salona yönelip koltukta oturan minik kardeşim Şirin'i kucağıma aldım. İri mavi gözleri, incecik parlak sarı saçlarıyla sevimliliğin vücut bulmuş haliydi sanki. Gülümsemekten kısılmış küçük burnunu sıkıp, kendine has kokusunu içime çekerek yanağına sulu bir öpücük bıraktım. Salak salak gülümsüyordu hala. Gerçi bu kadar minnoş bir şeyden ne bekleyebilirim ki. Ciddiyim, daha 8 aylık götü boklu bir şey.
Şirin'i koltuğa bırakıp siyah spor ayakkabımı giyerek evden ayrıldığımda birkaç dakika içerisinde yolu yarılamıştım bile. Ne kadar da hızlı bir hanımım...
Tamam, belki de okul yakın olduğundandır.
Bütün yol boyunca başımı ağrıtmak yerine özenle sessiz kalınca aramızdaki sessizlikten rahatsız olup ben konuştum.
"İlk ders ne?"
Sesimi duyduktan sonra Ece hazretleri ancak başını telefondan kaldırabilmişti. Ela gözleri beni bulunca umursamaz bir ifadeyle konuştu.
"Tarih."
Of.
"Allah'tan son haftalar da o karıyı dinlemek zorunda değiliz."
Her okulda sevilmeyen bir hoca vardır, böyle herkesin günde bin bir türlü beddualar ettiği, burnuna kızgın yağ döküp otuz bir yerinden bıçaklayarak volkanik dağlara gözü kapalı yollayabileceği bir tip. Mesela bizdeki tarihçi. Kadının kısılmış kahverengi gözlerine üç saniye bakınca ciddi olup hukuk okumaya karar veriyorsun. Bir anda hakim bey suçsuzum müvekkildir derken buluyorsun kendini.
On birinci sınıfın da son haftasına girdiğimizden hocalar ve canım ebeveynlerim sınavı hatırlatmaya başlamıştı.
İnsanlar dersleri çok da takmadığımı düşünüyorlar ki bu sene gerçekten öyle çok da üstüne düşmedim çalışmanın. Ama mal da değilim tabii, seneye daha sıkı bir tempo olacak.
Okula vardığımızda bizim tayfa-beni hiç şaşırtmayarak- toplanmış bir şeyler konuşup anırıyorlardı. Çantamı hunharca sıranın üstüne fırlatarak yanlarına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ RÜYASI
HumorTelevizyondan da olsa bir kutup ayısı görmüşsünüzdür. Ama bir Yaz Rüyası? *KÜFÜR İÇERİR* -EĞLENCE AMAÇLI YAZILMIŞTIR-