Kafamın içindekiler bir otogardan farksız bazen, kavuşmaların sevinciyle doğup ayrılıkların hüznüyle ölüyorlar. Üstelik kafamdakiler öldüğünde cenaze töreni düzenleyip günlerce yas tutuyorum.
Tam şu an bir cenaze daha kalkıyordu, Bay A denilen herifin cenazesi! Beni o şekilde oradan sürükleyip Jülide'ye bıraktığından beri tüm sinirlerim tepeme yükseldiğinden yerimde duramıyordum. "Bıraksaydı mahvederdim hepsini!"
"Sakin ol şampiyon evet biliyorum, hepsini mahvedecek kadar güçlüsün ama artık sakin ol."
Jülide'nin epey başarısız sakinleştirme girişimine göz devirdim ve kendimi sırt üstü kanepeye attım. "Kafam, günlerdir o kadar çok karışık ki kafamın karışıklığı öfkemi daha çok tetikliyor."
Kendini karşımdaki tekli koltuğa attı ve turuncu saçlarını kulağının arkasına atarken yüzümü süzdü. "Aslında çok tuhaf bir şey fark ediyorum sen de."
Başımı ilgiyle ona çevirmiştim. Bay A ile birlikte çıkıp gideli neredeyse bir hafta olmuştu, bu kadar sürede ne değişebilirdi ki? "Nedir?"
"Kendini bulmuş gibisin, hareketlisin, enerjiksin... Hiç olmadığın kadar öfkelisin bir kere, normalde hiçbir duyguyu bu kadar uç yaşamazdın. Bay A, sana insan olduğunu hatırlatmış teşekkür etmeliyiz bence."
Ben boğazıma kadar bataklığa batmışken en yakın arkadaşımın yaptığı gerçekten dalga geçmek miydi. "Bay A, insan mı acaba önce onu soralım. Adamda insani hiçbir duyguya rastlayamazsın Jüli, tek yaptığı alay etmek ve kandırmak."
Gözlerini kısarak inanmıyormuş gibi bir ifade takındı. "Hiç sanmıyorum sadece bu kadar olduğuna." Gülerek konuşuyordu ve yüzünde farklı bir ima vardı.
"Ondan hoşlandığımı mı düşünüyorsun?" Sesimi yükseltmiştim.
"Ee bilmediğimiz şey değil Esin, kaç aydır niye gözlemliyorsun adamı sapık gibi."
Hemen savunmaya geçtim. "Dikkatimi çeken bir tarafı vardı kabul, ama birkaç gün geçirince o taraf benden çok uzaklara, dünyanın öbür ucuna kaçtı."
"O zaman neden onunla devam etme kararı aldın?"
Sorusu saatlerdir itmeye çalıştığım düşüncelerimi, zihnime yeniden saldırmaya zorlamıştı. "Bilmiyorum," diyerek yutkundum. "Yalnızlığın altında ezilmekten korkuyorum sanırım." Sorunun cevabının bir kısmını yalnızlık oluşturuyordu.
Bay A tek bir kişi değildi, kalabalıktı ve ben kalabalığa karışmıştım. Bunca yıl tek kişilik bir yalnızlığın altında ezilirken bir anda kalabalıklarda kaybetmiştim kendimi. İlk sebebi buydu ama diğer sebeplerin dili de yoktu. Onunlayken içimdeki suskunluğa kulak verecektim. Belki çıktığım bu yolda dilsiz olan duygularım zamanla konuşmayı sökecekti. Belkilere ve çok derin bir iç çekişe kulak vererek girmiştim bu yola ve Aksel, benim için tayfadan arkadaşlarıyla bozuşmayı göze aldıysa kolay kolay da gitmeyecektim. Onun kafasındaki kalabalık cenazeye de yer vardı artık ben de. Küçük bir denklem yaparak kararımı vermiştim ve Aksel'in kalabalığı, yalnızlığıma ağır basmıştı.
Ayrıldığımızdan beri kafamdaki soru işaretleri daha da birikmişti. Yusuf denilen zorbanın ona Mirza demesi ve bunun onu öfkelendirmesi başta olmak üzere her şeyin sebebini sormak istiyordum ama şunu da çok iyi biliyordum ki onu sorularımla çözemezdim.
"Bunun fiziksel bir yalnızlık olmadığının ikimizde farkındayız değil mi?"
Jülide'nin sesiyle irkildiğimde daldığım derinlerden çıkmak için çabaladım. Her ne kadar az konuşursam konuşayım Jülide beni fazlasıyla anlardı. Yine öyle olmuştu. Gözlerimi hafifçe yumarak onay verdim ona. "Ruhsal yalnızlığımda eziliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Kayarken Dilek Tutulmaz
Teen FictionEsin, 24 yaşında bir sarışın. Sırf 'en çok yağış alan bölge neresi' sorusu geldiğinde gözlerim diyebilmek için coğrafya okudu. Hayati kararlarla bu denli dalga geçmesinden midir bilmem, herkese ağzıyla gülen hayat, Esin'e o günden beri başka yerleri...