Ay, penceremden içeriye süzülüp benimle dertleşmek istedi gece boyu. Ama öylesine suskundum ki kafamın içindeki konuşma balonu şişip patlamaya yüz tuttuğunda bile ağzımı bıçak açmadı. Bıçak boğazımda bir kesik bırakmakla meşguldu çünkü, yutkunuyordum ve her yutkunuşum tuhaf bir yanma hissiyle geri dönüyordu bana. Gecem böylesine sancılı geçmişken sabahımda ondan pek farklı değildi.
Elimde telefon, rehber isminde açık, tıklayıp duruyordum ama aramaya bir türlü cesaret edemiyordum. Bir süre bu şekilde kararsızlıkla boğulduktan sonra Baran'ın ismine geldim ve hiç düşünmeden aradım.
"Alo Baran," dedikten sonra duraksadım ve karşıdan tepki gelmesini bekledim. Neyseki saat erken değildi ve öğle olmak üzereydi.
"Söyle Esin, söyle." Sesi bıkkın bir şekilde kulaklarıma iliştiğinde kararsızlıkla telefonu kapatmak istiyordum ama yapmadım ve sıkıntılı bir şekilde konuşmaya girdim. "Aksel, kavga etmek için Yusuf'un yanına gitmiş olabilir."
"Günaydın," dedi sabah programı sunan Seda Sayan edasıyla. Tonlaması bile aynıydı, konu ciddi olmasa buna gülebilirdim. "Dün geceden beri neyle uğraşıyorum sence ben? Araya girmeye çalıştığım için gözümde kocaman bir morluk var, artık güzel kızlar beni ekleyemeyecek Esin. Bu ne demek biliyor musun sen?"
"Aptal herif nerede peki şimdi?" dedim sitemini hiçe sayarak. Çünkü yakınma sırası bendeydi.
"Bilmiyorum, gece çıktı gitti bir daha dönmedi buraya."
"Buraya da gelmedi," diye mırıldadım. Üstelik hiç aramamıştı. Aramak zorunda da değildi ama kendimi tüm sosyal mecralardan engellenmiş gibi hissetmeme neden oluyordu bu adamın hayalet oluşu. Üstelik çok gizemli gitmişti bana bir açıklama borçluydu.
"Sen nerede kalıyorsun şu an?"
İçten içe Bay A'ya kızmayı bırakıp Baran'ın sorusuna döndüm. "Arkadaşımda."
"Kız mı?"
"Evet."
"Gözüm morken bile beni yakışıklı bulur mu?"
Sorusu karşısında afallarken kıkırdamadan duramadım. "Pek sanmıyorum, biraz ciddi olabilir misin? Bay A konusunda endişeleniyorum."
"Neden endişeleniyorsun? Bildiğim kadarıyla üç beş günlük tanışıklığınız var, Aksel'in diğerlerine yalan söylediğini biliyorum."
Baran, içten içe kendimle savaştığım düşünceleri yüzüme vurmaktan çekinmeden konuştuğunda yutkundum. "Hayatı hakkında endişelenmem için kaç gün gerekiyor?" dedim bozuntuya vermemeye çalışarak ama bu pek mümkün değildi.
Gülmeye başladı. "Şaka yapıyorum deli kız, arkadaşını benden sakındın diye intikam almak istedim."
"Baran senin ciddiye alma tuşun, ileri sar tuşun falan yok mu öyle bir özelliğin?" Sinirlenmeye başlıyordum.
"Olsaydı Aksel çoktan bulurdu."
"Nereden bulacağım ben bu adamı?" diye mırıldandığımda aslında bu içten söylemem gereken bir şeydi ama kahretsin ki dışımdan söylemiştim işte.
"O seni bulur, gece boyu uyumadım şimdi soruların bittiyse gözümdeki morluğu unutmak için biraz uyumak istiyorum."
Ona onaylayıcı bir cevap verip telefonu kapattım ve kendimi yatağa attım. Öğlene geliyordu ve hâlâ bana haber vermemişti. Haber vermek zorunda da değildi ama yine de insanın hiç mi aklına gelmez? Doğrusu karşımda bir insan olduğu da söylenemezdi. Daha önce hiç erkek tanımamış değildim, tanımıştım. Ama Bay A, onlar gibi değildi. Üzerimde bıraktığı tuhaf bir enerji vardı. Ürkütmüyordu ama yaklaşmaktan çekindiriyordu. Yüzsüzlüğüme de diyecek yok doğrusu! Hem narkotik köpeği gibi adamın boynunu kokla, hem de yaklaşmaktan çekindiriyordu de... Ondan önce bu kadar kendiyle çelişen bir insan değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Kayarken Dilek Tutulmaz
Teen FictionEsin, 24 yaşında bir sarışın. Sırf 'en çok yağış alan bölge neresi' sorusu geldiğinde gözlerim diyebilmek için coğrafya okudu. Hayati kararlarla bu denli dalga geçmesinden midir bilmem, herkese ağzıyla gülen hayat, Esin'e o günden beri başka yerleri...