Nadasa Bırakılmış Hayatlar

621 70 38
                                    

Yabancısı olduğum dar sokaklarda, tanımadığım yüzlere baka baka nereye gittiğimi bilmeden sadece yürüyordum. Bu bana hep iyi gelirdi. Bir yere yetişmeye çalışmıyordum, bir yerden dönmüyordum. Sadece hiçlik içinde yürüyordum. Bay A, beni almayı unutmadan önce tüm bunları düşünseydi. Gizem yaratma sırası bendeydi. Biraz yürüyüp mantıklı düşününce amacımın gizem yaratmak değil de kafa dağıtmak olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Ciddi anlamda kafamın dağılmasına ihtiyacım vardı. Kulaklıkta sevdiğim şarkılar çalmaya devam ettiği sürece bu yürüyüşü sonsuza kadar uzatabilirdim. Yorulmama paralel olarak adımlarım yavaşladı ve kulaklıktaki müziği kıstım. Kaldırım boyunca uzanan bisiklet yolunun yanından yürüyordum ve kaldırımın yola doğru darlaştığı noktada bisiklet yoluna geçmem gerekiyordu. Talihsiz bir kaza geçirmemek adına müziğin sesini kısmam benim için daha faydalı olacaktı. -Ki belayı mıknatıs gibi üzerine çeken bir insandım. Bu konuda kendimi tanımam ve buna göre hareket etmem güzeldi fakat aynı önlemi Bay A konusunda alamamıştım. Bu yüzden tam bir aptal gibi göründüğümden emindim. Özellikle Hale gibi bir kadının karşısında... Hale'nin yüzünde güldüğünde bile yumuşamayan sert bir ifade vardı. Duruşuyla, bakışıyla, tarzıyla çok güçlü bir imaj veriyordu dışarıya. Issızlar'ın yanına gittiğimizde dikkat etmiştim. Ayaklarına giydiği topuklularla bile o ortama yabancı durmuyordu. Sanki onların arasında doğmuş, büyümüş gibiydi ve bu güçlü duruşa hayran olmamak elde değildi. Onu sevmiyordum hatta gıcık oluyordum ama yine de bu hayranlık uyandıran tarafını inkâr edemezdim. Acaba Aksel ile olan bağları nasıl bir şeydi? İçten içe bunları düşünmeden edemiyordum ve düşündüğüm için kendime kızgındım.

Aslında Hale ve Aksel'in geçmişi, geleceği, hiçbir şeyi beni ilgilendirmemeliydi ama kendimi kısıtlamak üzerimde o kadar büyük bir baskı oluşturuyordu ki bu durumdan kurnazca sıyrılmak için 'içimden geçeni kimse bilemez' diye kendimi avutuyordum. Fakat bunu yaparken unuttuğum bir şey vardı çünkü karşımdaki adam aklımı okuyordu. Hayat onun karşısına nasıl insanlar çıkarmıştı ya da nelerle başa çıkmıştı bilmiyordum ama sonucunda karşısındaki bir hamle yapmadan tüm hamlelerini domino taşı gibi düşüren bir adam olmuştu. Onunla bir yola çıkmıştım, bu yolculuk uzun mu olurdu kısa mı bilmiyordum ama tek bildiğim onu uzun zamandır tanıyormuşum hissiyatını en derinimde hissetmekti. Adımlarım iyice yavaşlarken kaburgalarımın arasında hapsini döven o sızıya kulak verdim.

Haftalar sonra Aksel'i ilk kez bu kadar uzun süre görmemiştim ve şimdiden içimde oluşturduğu boşluk ince ince sızlıyordu. Bu hissi sevmedim. Bu hissi benden olabildiğince uzaklaştırmak istedim çünkü bu alışmaktı. Alışkanlıklar zaafları doğurur ve her zaaf başka bir hayal kırıklığına gebedir. Bu uçsuz bucaksız döngüye girmekten delicesine korkuyordum. İyice kıstığım müzikten başka yoğun bir korna sesiyle irkildiğimde hızlıca yola doğru döndüm ve korna çalarak yanıma yanaşan motosiklete baktım. Kaskını çıkardığında kim olduğunu hemen anlamıştım. Aksel'in beni Issızlar'a götürdüğü gün kapıda tanıştığım ikiz çocuklardan biriydi. "Esin Abla seni korkutmak istemedim, çok özür dilerim," dedi çekingen ses tonuyla.

Ne diyeceğimi bilemeyerek ellerimi cebimden çıkardım. "Korkmadım... Sen..." Duraksadıktan sonra tekrar konuştum. "Feda ya da Vefa?" dedim gülerek. Hangisi olduğunu hatırlayamıyordum.

"Ben Vefa," diyerek güldü. Çekingen tavrı gülüşüyle birlikte silinmişti. "Feda'yı sizin çevrenizde pek göremezsin. O genelde Yusuf ile birliktedir."

Bu söylediğini o günde anlamıştım. Aksel beni onlarla tanıştırdığı zaman böyle bir imada bulunmuştu. Hâlâ Vefa'nın neden yoluma çıktığını bilmiyordum ve yaklaşık bir dakikadır birbirimize anlamsız bakışlar atıyorduk. Ben bakışlarımla neden burada olduğunu sorgularken o anlamamış olacak ki bakışlarıma anlam vermeye çalışıyor gibiydi.

Yıldız Kayarken Dilek TutulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin