HAZİRAN 1996
Harry, Snape'in yaka paça onu odasından atmasıyla sendeleyerek koridora çıktı. Hala hızlı ve tedirgin adımlar atıyordu. Sanki Snape peşinden gelip onu her an öldürebilecekmiş gibi bir korku içinde peyda olmuştu.
Bu korkunun verdiği kuvvetle Snape ile arasına üç kat girene kadar durmadı.
Nihayetinde durabileceğini anımsayınca olduğu yerde buz kesti. Gördüğü görüntüler aklına bir bir tekrar düşerken içi bulandı. Yaşadığı şoktan kendini savunamamıştı ancak bu en küçük derdi olabilirdi.
Sonunda koridorun ortasında şapşal gibi dikilmektense sırtını duvara yaslayacak şekilde dikilmenin daha az göze batacağını düşünüp yaslandığı duvarda soluklandı. Karmaşık siyah saçlarına elini soktuğunda aklına gelenle tiksinip elini aceleyle indirdi.
Gördüğü şeyler gerçek olmamalıydı. Olamazdı. Bu kadar iğrenç bir şeyin gerçek oluşunu konduramazdı ona. Babası onun süper kahramanı gibiydi, gördüğü şeydeki adamla aynı kişi olamazdı.
Sonra aklına başka bir şey düştü, düşünmekten tamamen kaçındığı çok rahatsız edici bir görüntü. Saçları kızıl kadını hatırladı. Öfkesini, gerginliğini, bağırışını... Ela gözlerin ona bakışını hatırladı bir de.
Fazlasıyla... Aşık gibiydi?
Harry yüzünü ekşitti anında. Aşık mı?
Dinlediği hikayeler hatırına geldi. Zaman çizelgesini uydurmaya çalıştı zihninde. Olmuyordu, nereden bakarsa baksın süre çok kısıtlıydı.
Bir süre yere diktiği gözlerini zihninin bu böyle olmayacak demesiyle kaldırmış, karşıdaki cama çevirmişti. Dışarıdaki bahar havasına bakarken ihtiyacı olanın ne olduğunu hızlı bulmuştu, konuşmaya ihtiyacı vardı.
Hayır, herhangi biriyle değil. Belirli bir kişiyle konuşması gerekiyordu.
Kaşlarını çattı düşünceli bir şekilde. Mektupla konuşamazdı, yüzlerini görmesi önem arz ediyordu Harry için ancak bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Umbridge kendisiyle kafayı fena bozmuştu ve Harry sürekli izlendiğinin farkındaydı.
Sonra aklına gelenle sırıttı. İzlenemeyeceği tek bir yer vardı ve adımları şimdi oraya doğru gidiyordu.
Kapıyı çalıp gir emrini duyduğunda içeri girdi. Koltukta oturan kadın kaşlarını çattı Harry'yi görünce. "Potter? Bir şey mi oldu?"
"Hayır, profesör." dedi Harry ve derin bir nefes verdi. "Sizden bir şey rica edebilir miyim?"
McGonagall'ı ikna etmek zor olmuştu Harry için. Neyse ki kadını isteğinin fazlasıyla önemli olduğunu, ölüm kalım meselesi olduğunu -ki değildi, bu tamamen Harry'nin abartmasıydı.- söyleyince kadının izin vermekten başka çaresi yoktu.
Bu yüzdendir ki McGonagall onun gitmesine izin vermişti. Gerginlikten terleyen ellerine aldığı tozla şömineye girdiğinde derin bir nefes alıp tane tane söyledi gitmek istediği yeri. İkinci sınıfta yaşadığı olayı tekrar yaşayıp kendini hiç olmadık bir yerde bulmak istemezdi.
Harry yolculuğu bitip tanıdık ortamı görünce rahatladı ve ayağının birini şömineden çıkardı, sonra da başını çarpmadan diğer ayağını çıkardı.
"Bu tıkırtı da ne?" Şömineden çıkmaya çalışırken fazlaca ses çıkarmış olacak ki sesi dışarıya kadar taşmıştı ve dikkatleri üzerine çekmişti.
Üzerindeki külleri silkelerken duyduğu adım sesleriyle başını kaldırdı Harry ve elinde asasıyla içeri giren adama sırıttı. Onu görünce içine dolan mutluluk sırıtmasına sebep oluyordu devamlı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」
Fanfic𓆩*𓆪 𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 𓆩*𓆪 Harry'nin ailesinin sakladığı büyük bir sır var ve Harry bu sırrı öğrenmek için can atıyor. ╔════════════╗ james potter x fem!oc audrisimpavi | 2...