26 - ❝Leydiniz geldi!❞

2.3K 214 135
                                    

EYLÜL 1976

Gryffindor masasındaki neşeli sohbete dahil olarak yemeğimi yerken yüzümdeki gülümsemenin ne denli sahte olduğunu anlamamıştı kimse. En azından etrafımdaki Marlene ve Dorcas çözememişti. 

O kadar gerçekçi bir gülümsemeydi ki beni ayrıntılı olarak incelememiş kimse bunun sahteliğini anlamazdı. Eh amacım da oydu zaten. İçimdeki öfkeyi ve kırgınlığı bu sahte gülücükle bastırmak.

Biraz uzağımda oturan Sirius bana tedirgin bakışlar atarken ona bakmadım. Benim için endişelendiğini ve James için üzüldüğümü bildiğini biliyordum ama görmezden gelmeye çalıştım. Tüm dikkatim tek bir şeye odaklanmıştı.

Slytherin masasına.

Yemek bittikten sonra hiç beklemeden zindanlara doğru adımladım. Havalar soğumaya başladığından kimsenin dışarıda olacağını sanmıyordum ki benim istediğim de buydu. Herkesin içeride olması.

Etrafıma bakınıp kimseye yakalanmadığımı görünce -özellikle Sirius'a- adımlarımı hızlandırıp Slytherin kapısının önünde durdum. Taş kapı yana kayıp bana geçiş izni verdiğinde küçük ama narin adımlarla ortak salona ilerledim.

Gryffindor cüppemle Slytherinlerin arasına girdiğimde tüm gözler bana dönmüştü. Beni görenler afallayıp ayağa kalkmaya başladıklarında sırıttım ve "Leydiniz geldi!" diye seslendim ortaya. 

Benim bu abartılı neşemi beklemiyorlarmış gibi tuhaf tuhaf yüzüme baktıklarında "Ne? İstediğiniz bu değil miydi?" diye sordum. Biraz daha ilerledim ortak salonun ortasına doğru. "Hani diyorsunuz ya Leydi Valeria, Leydi Valeria diye. İşte, buradayım!"

"Val?" Regulus'un sesini duyunca yan gözle ona baktıktan hemen sonra diğerlerine döndüm. "Şimdi..." dedim hala gülümsemeye devam ederken. Neşeli olmaktan çok uzak korkutucu bir gülümsemeydi dudaklarımdaki. "Biraz konuşalım. Olur mu Slytherin?"

Ortak salonun ortasında küçük adımlar atarak kendi çevremde döndüm. "Şimdi... Söyleyin bakalım, hanginiz yaptı?" 

"Neyi?" diye sordu yedinci sınıflardan Avery. 

"Bahsettiğim kişi neyden bahsettiğimi emin ol çok iyi biliyor Avery." dedim tatlı ama tehlikeli bir gülümsemeyle. "Ben o kişinin yerinde olsam zorluk çıkarmadan kendimi gösterirdim. Yoksa..." Yeşil gözlerim öfkeyle ışıldadı. "Yoksa bu gece biraz canımız sıkılacak."

Bir süre sessizlik içinde birbirine bakan Slytherin evi mensuplarını süzdüm. Kanım öfkeyle damarlarımda akarken gözlerimin önünde James'in Lily'ye bakışları duruyordu. Onun için endişelenmesi, yanında kalmak için ısrarcı olması...

"Konuşmayacak mısınız?" diye sordum birkaç dakikalık sessizliğin ardından. Yine cevap gelmemişti. "İyi öyleyse, bunu siz istediniz." dedim sakin bir duruşla.

Asamı çıkarıp havaya kaldırdığım anda "O bulanık için bize asa mı doğrultuyorsun?" diye bir ses yükseldi ve durakladım. Gözlerim hemen sesin geldiği yönü buldu. Matthew Yaxley bana bakıyordu kollarını göğsünde kavuşturmuş.

Dediklerine sadece sırıtıp "Bir kişi kendini açık etti, sıra diğerlerinde! Ekip arkadaşların kimdi Yaxley?" diye sordum cici bir tonla. "Hadi, korkmayın, sizi ısıracak değilim ya." Fakat yüz ifadem bunun tam tersini söylüyordu.

Yaxley ile göz göze geldiğimizde ufak bir baş hareketiyle yanındaki iki kişi açığa çıktı. Nott ve Parkinson. Gözlerimi kıstım. Demek üç kişi bir olup Lily'ye saldırmışlardı. Ne ucuz numaralar. 

"Güzel." dedim, tekrar kendi etrafımda bir tur dönüp onlara bakacak şekilde durdum. "Söyleyin bakalım benim arkadaşıma saldırırken aklınızdan ne geçiyordu?"

𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin