4. BÖLÜM - FOTOĞRAF

127 48 22
                                    

2008

"Kiminle nasıl konuşacağıma sen mi karar vereceksin?"

Bu ne ukalaca bir cevaptı böyle, kendini ne sanıyordu? Cevap verme gereği duymadım.

Üzerimdeki gözlere aldırmadan Met'e baktım ve ne demek istediğimi anladı. Toplanıp oradan çıkmamız ve onu arkamda bırakmak beş dakikamı dahi almadı. Arabaya bindiğimizde hala gergin hissediyordum kendimi. Kimseye emrivaki yapamazdı, pozisyonunun ne olduğu umrumda bile değildi. Mavi dosya içindeki kağıtlarda bir yığın bir şey yazıyordu ama dikkatimi veremeyecek kadar sinirden gerilmiştim. Nefes alıp nefes vermek bile beni sakinleştirmiyordu.

Neden ona bakmak, onunla konuşmak vücuduma elektrik vermiş gibi gerilim oluşturuyordu? Buna anlam veremiyordum. Gözlerine dalıp gitmek bilmediğim duyguları yaşamama sebep oluyordu. O bir yangındı ve ben itfaiyeyi arayamıyordum, küllerimin kalmayacağını bilsem bile yanmayı tercih ediyordum.

"Ne oldu kız, aşık mı oldun?"

Bu patavatsız soruyu Asya'dan başkası sormuş olamazdı. Cevap vermek yerine gözlerimi devirdim. İlk görüşte aşka inanmayanlardandım, zaten karşımdaki de buna uygun biri değildi. Nerede etik, nerede ahlak?

"Sunum yapacağı için gergin, üzerine gitme."

Mehmet'in cümlesinden sonra minnettar bakışlarımı ona gönderdim. Asya ise bomboş Mehmet'e bakıyordu ve cevap vermeden yüzünü camdan dışarıya çevirdi.

Okulun ilk gününün benim günüm olması gerekiyordu, yeni hayatımın ilk günü olması gerekiyordu. Kabus gibi bir gün oldu ancak.

Saçma bir hoca, en az onun kadar saçma bir asistan, saçma bir sınıf... Bu listeyi daha da uzatabilirdim ancak canım istemedi. Kafamı cama yaslayıp çalan müziği dinlemeye başladım...

***

Bir hafta boyunca Fehmi Hocanın verdiği sunum ödevi üzerinde çalışmıştım ve çok yorulmuştum. Okulun ilk haftası, ilk gününden daha sıkıcı ilerledi. Atilla'yı bir hafta boyunca hiç görmedim. Sunumu ona göstermem gerekiyordu ama okulda olmadığından gösteremedim. Maillerime olumlu ya da olumsuz bir dönüş sağlamadı. Fehmi Hocaya ulaşmak başlı başına imkansızdı. Dersten önce son bir kez daha şansımı deneyip asistanın odasına gidecektim.

Hazırlanıp hep birlikte evden çıktık. Havanın yağmurlu olmasından ötürü kapüşonlu bir kazak altına siyah tayt ve yağmurluk giymiştim. Havalar iyiden iyiye soğuğunu arttırmıştı artık. Arabadan inince dişlerimin birbirine çarpmasına engel olamadım. Yağmurluk ya da kazak soğuğun tenime nüfuz etmesine engel olmuyordu.

Sınıfın önündeki kalabalığı gördüğümde ters giden bir şeyler olduğunu anladım. Kimisi memnun olmayan sesler çıkarırken kimisi bakınmak ile yetiniyordu.

"Dersin iptal olduğunu keşke bize de haber verme gereği duysalardı," dedi kısa saçlı esmer çocuk. Geçen derste bu çocuğu görmediğime emindim.

Elimde hazırladığım sunum dosyası ve çantamla donakaldım. Bir hafta bunun için hazırlanmıştım ve ders iptal miydi? Şaka mıydı bu?

Sesli bir şekilde "Off!" deyince, esmer çocuk da dahil olmak üzere birkaç kişi dönüp bana baktı.

Geçen derste sınıfta olanlar halimi tahmin ediyordu ancak birkaç kişi şaşkındı.

"Yeni asistan mı bu?" dedi aynı esmer çocuk.

"Yok, o geçen ders hocanın gözüne batan kız. Bu hafta sunum yapacaktı." yanındaki sarışın kız cevap verdi.

Neden benim önümde, ben yokmuşum gibi konuşuyorlardı?

KANGRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin