2008
Şaşkınlıkla birbirimize bakarken onun gözlerinde biraz da endişe vardı. Neden endişelendirmişti bu durum onu?
Gözlerimi tekrar cama çevirdim.
İki adam el sıkıştı, gözleri birbirine o kadar kilitlenmişti ki tüylerim ürperdi. Amcamı daha önce hiç bu kadar ciddi görmemiştim.
"Bu adamı tanıyor musun?" diye mırıldandım.
Kısa kıvırcık, siyah saçları, esmer teni aslında hiç de yabancı durmuyordu. "Evet," dedi mekanik bir sesle.
Amcam arabaya bindi, araba çığlık atarak uzaklaştı. Atilla'nın babası yolun karşısına geçti. Ona şemsiye tutan siyah takım elbiseli adamı gerisinde bırakarak villanın bahçesine girdi.
Bakışlarımı Atilla'ya çevirdim. "Kim?"
Gülümsedi. Hissettim, biliyordu. Benimle ilgili bile bilmediğim şeyler biliyordu ve öğrendiği kişi Asya değildi.
"Nereden tanıyorsun?"
Cevap vermek yerine kapıya doğru yürüdü. Arkasından gitmeden beklemeye devam ettim. Bilmeye hakkım yok muydu?
Arkasından gelmediğimi fark edince bana döndü, kafasını sağ omzuna doğru yatırıp gözlerimin içine baktı. İstemsizce gözlerimi kısarak onu süzdüm. Güzelliği yine tüm dikkatimi dağıttı.
"Arabada konuşabiliriz?"
Cümlesini daha çok sorar gibi kurdu. Aramızda soğuk rüzgarlar esmeye başladı. Girdiğim kapıdan değil, arka kapıdan çıktık. Daha önce hiç görmediğim korumalar vardı. Atilla kafasıyla selam verdikten sonra son model, siyah bir arabanın kilidini açtı, elindeki anahtarla. Ön yolcu koltuğuna oturup emniyet kemerimi bağladım. İzbandut gibi olan bir korumaya bir şeyler söyledi, adam kafasıyla onayladı ve dönüp arkasındaki diğer korumalara bir şeyler söyledi. Sonra yanımdaki yerini aldı.
Bahçe kapısı yavaşça açılırken pür dikkat onu izliyordum, o ise tüm ciddiyetiyle araba ve yolla ilgileniyordu. Düz yola çıktığımızda arabanın arka koltuğundan gri bir kazağı kafasından aşağı geçirdi. Kemerini tekrar taktı. Araba sürerken canının ne kadar yandığını görebiliyordum, bu durumu vicdanımı rahatsız etti. Ses tonumu sabit tutmaya çalışarak konuştum:
"Amcamı nereden tanıyorsun? Babanla olayı ne?"
Derin bir nefes aldı, direksiyonu sağa kırdı. Gözlerini yoldan ayırmadı.
Kar yavaş yavaş yağmaya devam etse de etkisi azalmıştı, yollar beyaz gelinliğini giymişti. Yolda tek tük araç vardı. Araba hızla yolda akıyordu, Atilla konuşmuyordu.
Sanki birkaç dakika önce yaşadıklarımız hiç yaşanmamış, birbirini tanımayan iki insan olmuştuk. Yine. Nasıl hem bu kadar yakın hem de bu kadar uzak olabiliyordu aynı anda, anlam veremiyordum. Bilmediğim şeyler vardı ortada ve bu beni oldukça rahatsız ediyordu. Tırnaklarımı avcuma bastırıp sakinliğimi korumaya çalıştım. Gittikçe evime daha çok yaklaşıyorduk ve hala tek kelime etmemişti.
"Neden bizim üniversiteyi tercih ettin?"
Sorusuyla eş zamanlı olarak gözlerimi ona çevirdim, yola bakıyordu. Ne alakaydı şimdi?
"Ciddi misin?"
Evimin olduğu sokağa geldiğimizde kenara çekti. Bakışlarını bana çevirdi. Cevap bekliyorum, der gibi baktı.
Gözlerimi ondan kaçırarak "Annemden etkilendim sanırım," dedim. Mırıldanma sesini duyunca gözlerimi yeniden ona çevirdim. Şu an terapideymişim ve o da terapistimmiş gibi bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANGREN
General FictionSen benim kalbime giden atardamarlarımdan biriydin. Kessen ölürdüm ama sen beni eksik bırakmayı tercih ettin. Eksikliğini hep hissetmemi isteyecek kadar bencildin. Öldürmek yerine eksik bırakmayı tercih ettin. Kalbimin simsiyah, kansız, kuru bir h...