Kendinizi koyun yaparsanız, akıbetiniz kurtlar tarafından yenilmek olur. - Benjamin Franklin
Gözlerimi açmak istemediğim bir zaman dilimine girmiştim, diğer günlerde olduğu gibi. Gelen boğuk sesleri duyabiliyordum fakât hâlâ buraya alışmak istemediğim için duymamayı tercih ediyordum. Korhan'ın beni bıraktığı odasındaydım, yastığımın altına koyduğum tabanca ise tek güvencemdi. Hoş, isteseler kullanmaya fırsat bile vermeden burada sesimi kesebilirlerdi...
Korhan sözünü tutmuştu, gece boyunca uykum asla bölünmemişti. Normalde uyumamayı tercih ederdim ama yorgun düşmüş bedenim daha fazla dayanamazdı. Sahi, dün büyük bir olay atlatarak resmen liderlerin gözünü boyamaya çalışmıştım. Hatta bir lidere silah çekecek kadar delirmiştim, gerçi bunu yapacak cesaretim hâlâ vardı. Sadece ufak bir dokunuşa ihtiyacım vardı, bunu da sağolsun buradaki herkes sinir bozucu bir şekilde beceriyordu.
Bir de şu reddedilme mevzusu vardı, Korhan tarafından istenmemiştim. Hâlbuki en azından beni takımında görmek isteyebilir diye düşünmüştüm. Ama sonki konuşmamızdan sonra bir daha odasına geri gelmemişti. Onun yanında gezdirdiği birçok adamdan daha işlevli olduğuma kalıbımı basardım, kendimi tanıyordum çünkü. Belki o da anlamıştı neler yapabileceğimi, öyleyse neden itmişti beni? Sadece kimsenin altına girmeden herhangi bir takıma girip, iddiayı kazanmak istiyordum. Silahlara ihtiyacım vardı, kendimi korumak zorundaydım.
Düşüncelerim ile boğuşurken açılan kapının gıcırtılı sesiyle yavaşça elimi yastığın altındaki silaha götürdüm. Gözlerimi yarım yamalak araladığımda, bana doğru yaklaşan adım seslerini duyuyordum. Sesler çok yakınıma geldiğinde hızla yerimden doğrularak kavradığım silahı gelen kişiye doğru kaldırdım, "Uzak dur!" Yüksek sesle konuştuğumda karşımdaki beden ellerini kaldırarak "Hey sakin ol, benim!" Diye söylendi. Gelen kişinin Dehâ olduğunu gördüğümde derin bir nefes alarak silahı indirdim. "Haber vermeden yaklaşma bir daha." Sitemle konuştuğumda gülerek başını salladı.
"Seni kahvaltıya çağırmak için geldim, geç kaldın. Patates kızartmasını çoktan bitirmişlerdir bile..." Dudaklarını asarak hüzünlü bir ses tonuyla bunu söylediğinde yattığım yataktan kalkarak silahı yastığın altına geri koydum. Eğer Dehâ burada olmasaydı, mutlaka bu silahla birlikte çıkardım odadan. Bulduğum fırsatları kaçırma gibi bir lüksüm yoktu.
"Dünden beri hiçbir şey yemedim, iyi ki geldin." Guruldayan karnım ile konuştuğumda kapıyı açarak odadan çıktı, bende peşine düştüğümde çok geçmeden yanında yerini aldım. Birlikte koğuştan dışarıya doğru çıkarken bakışlarını bana çevirdi "Yemek saatlerine geç kalmamaya çalış Asil, yoksa cidden aç kalırsın ve eğer yemek yemezsen güçten düşersin..." Derin bir nefes alarak kolunu omzuma attı "Burada güce fazlasıyla ihtiyacın olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım?" Başımı sallayarak onayladım onu, her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordum çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1049 | BxB
Teen FictionÜnlü Leza hapishanesi, 1049 numaralı mahkûm, Asil Mavera Cansaran. Onu aslında hapishaneye tutsak eden, Korhan Safir Alaca'nın ta kendisiydi... +18 yaş sınırı vardır. Not: Hikâye harem, şiddet, smut ve olumsuz örnek olabilecek davranışlar içerecekti...