Beni kalbine mühürle, sevgi,
ölüm kadar güçlüdür- Viktor E. FranklBulunduğum yer Korhan'ın aşina olduğum odasıydı. Yatağının üzerine oturmuş, kollarımı göğsümde birleştirerek dümdüz karşımdaki duvara bakıyordum. Saatlerin ardından beni odasına getirmiş ve burada beklememi söylemişti. Kendisinin ne işi vardı bilmiyordum ama kesinlikle ona güvenmiş değildim.
Bu geceyi zorunlu olarak onun odasında geçirmem gerekiyordu çünkü aksi olursa onunla 'yatmadığım' anlaşılır, başıma yok yere bela alırdım. Zamir ve Barbaros dışında üzerime kenetlenen bir çift göz daha vardı. O siyah bakışlardan kaçmaya çalışıyordum çünkü Esved Karayel insanı bakışlarlarıyla eziyordu.
Buradaki diğer liderlerden farkının bakışlarından çok daha fazlası olduğunu biliyordum. İçindeki acımasızlığı yansıtıyordu adeta, ateşin en şiddetli hâliydi. Dehâ'nın anlattıklarıyla az çok biliyordum yaptıklarını, insanları intihara sürükleyen sadist bir manyaktı. Peki sadece o kadar mıydı? Daha fazlası hep vardı fakât öncelikli amacım ismimi Alaca takımına yazdırmaktı.
Gardiyanla olan iddiamdan Korhan'a bahsedecektim, kendi başıma da o herifin üstesinden gelirdim ama zihnim onun gibilerle uğraşamayacak kadar doluydu. Liderlerin gücü vardı, bunu neden kullanmayacaktım ki? Takımında olan birine yardım eder diye düşünüyordum. Ona bu kadar saygı duyduklarını göre, vefa borcu vardı herkesin.
Demir kapıdan gelen sesle bakışlarım saniyesinde o tarafa döndüğünde, gelen kişi elinde yemek tepsisiyle duran Korhan'dı. Kaşlarımı kaldırdığımda yemek saatinin hangi ara geçtiğini düşündüm bir yandan. Kaç saattir burada kapana kısılıydım ben? Korhan kapıyı kapatarak tek eliyle tuttuğu tepsiyle yanıma doğru ilerlerken konuştu "Açsındır diye düşünüyorum?"
Kafamı salladım, elbette açtım. Bağdaş kurarak ellerimi dizlerime yerleştirdim "Yemekhane dışında yiyemiyoruz sanıyordum ben?"
"Kurallar sizin için, bize işlemez." Pekâlâ liderlerin ayrıcalıklı olduğunu zaten biliyordum fakât gitgide gözümde seviyeleri büyüyordu. Yapabilecekleri çok şey vardı, insanları tek bir sözüyle dize getirmek imrenilecek gibiydi.
Yatağın diğer tarafına oturduğunda tepsiyi dizlerimin üzerine bıraktı. Gördüğüm yemeklerle iştahım kabarırken, hiç beklemeden kaşığı elime alarak önce çorbaya daldırdım. Büyük bir iştahla içmeye başladığımda yanımdaki bedenin beni izlediğini biliyordum. Göz ucuyla ona doğru baktım, ne zaman çıkardığını bilmediğim sigarasını dudaklarına yerleştirti. Sonrasında çakmakla yaktığında derin bir nefes çekerek kafasını duvara yasladı. Dumanı dudaklarından saniyeler sonra çıktığında kendi kendimi sorguladım, neden onu izliyordum ki?
Kafamı olumsuzca sallayarak pilavdan yemeye başladım. Büyük kaşıklar alarak ağzıma tıkıyor ve yanaklarımı şişiriyordum. Açlığa alışkındı bedenim ama bu hapishane içimdeki enerjiyi tamamen emdiği için, vücudumun çokça dirence ihtiyacı oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1049 | BxB
Novela JuvenilÜnlü Leza hapishanesi, 1049 numaralı mahkûm, Asil Mavera Cansaran. Onu aslında hapishaneye tutsak eden, Korhan Safir Alaca'nın ta kendisiydi... +18 yaş sınırı vardır. Not: Hikâye harem, şiddet, smut ve olumsuz örnek olabilecek davranışlar içerecekti...