Prettymuch, Cnco - Me Necesita
''O bunu istiyor, ben de vereceğim. Geri döndü, yani bana ihtiyacı var.''
''Sırf Rosé'nin intikamını alabilmek için yapıyorum, son kez Seulgi.''
Çocuk ona yaklaşıp tehditkar bir sesle konuştuğunda Seulgi yüzünü buruşturup onu göğsünden ittirdi.
''Anladık be, son kez. Rosé'yi bu kadar sevseydin Lisa şuan rahat rahat bu partide olmazdı, aptal şey seni.''
Seulgi tiksinircesine ona bakıp benim olduğum tarafa dönerek yürüyecekti ki duvardan çekilip karşısına çıktım. Olduğu yerde sabitlenip kalan Seulgi dudaklarını şaşkınlıkla araladı.
''Ayıp olmuyor mu, birlikte kursaydık ya planı?''
Ellerimi göğsümde kavuşturup başımı yana yatırarak söylediklerini duyduğumu belirtircesine konuştuğumda arkadaki çocuk da kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.
''Seulgi niye put gibi duruyorsun? Demin aslan gibi kükrüyordun ya hani? Bir sorun mu var?''
Sırıtarak söylediklerime sinirlenmiş olacak ki beni ittirerek yanımdan geçip gittiğinde önümde kalan çocuğa baktım yüzümü buruşturarak.
''Neyse üzülme, Rosé'nin intikamını sonra alırsın.''
Arkama dönüp aşağıya inmek için hareketlendikten sonra yüksek müzik sesinden dolayı kulaklarımı kesmek istedim. Başım ağrımaya başlamıştı daha ilk saatlerden.
Kulaklarını kesmek yerine bileklerini kesersen bizi bir zahmetten kurtarırsın.
Aşağıya in de Jungkook ve Nayeon'un canını acıtmasına izin ver, ezik. İyi ki varlar, onlar olmasa kendini öldüreceğin yok senin. Hadi in aşağıya, ölme zamanı.
Merdivenleri tek tek inerken çok fazla alkol almamdan dolayı başım dönüyordu. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtıktan sonra demirlere tutunarak ilk kata ulaştım.
Müzik bir anda kesildiğinde herkes dans etmeyi yavaş yavaş bırakıp ne olduğunu anlamak için birbirine bakıyordu. Yüksek bir öksürük sesi geldiğinde bakışlarımızı sesin geldiği yöne çevirdik. Ryujin mutfak tezgahının üzerine çıkmış, dikkat çekmeye çalışıyordu.
Karşısında dizilen topluluğun içinde de gülümseyerek onu izleyen Yeji, Seulgi, Nayeon ve Jisoo vardı.
''Partiye küçük bir ara veriyoruz, üzgünüm. Bir dedikodumuz var.''
Ryujin'in bağırarak söylediklerine herkes meraklı şekilde atıldığında Yeji tezgahın önüne geçti ve elleriyle sert şekilde tezgahın üzerindeki mermere vurup sessizliği sağladı.
''Taehyung, dün gece geçirdiğimiz gece çok güzeldi. Teşekkür ederim.''
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken bakışlarımı Taehyung ve Jennie'nin olduğu tarafa çevirdim. Jennie'nin yüzü anında düşerken Taehyung ise gözlerini kısmış Ryujin'e bakıyordu.
''Ama neden dün beni yatağına alıp, bugün Jennie ile dans ettiğini anlayamıyorum. Sen söylemek ister misin?''
Ne demek oluyordu bu? Taehyung yine ne haltlar karıştırmıştı? Ne zırvalıyordu Ryujin?
Taehyung tepkisini merak ettiği için Jennie'ye çevirdiğinde bakışlarını, Jennie çok sakin görünüyordu. Biraz da tuhaflık vardı yüzünde. Psikopat gibiydi.
''Sen cevap vermiyorsun madem, ben de devam ederim o zaman. Jennie sen ne yüzsüz kızsın be? Çocuk senin üzerinden iddiaya girdi oynadı seninle ama sen utanmadan onunla dans ediyorsun. Biraz gururlu ol.''
Kaşlarımı çatıp Ryujin'e doğru ilerledim.
''Sanane ya, sana mı kaldı onun gururu? Jennie'nin gururuna laf edecek son insan bile değilsin. Öyle olsa burada utanmadan yediğin bokları dökmezdin.''
Bir kaç kişiden ortamı alevlendirmek için çıkan sesleri umursamayıp Jennie'yi sakinleştirmek için onun yanına adımladım.
Tepkisiz şekilde önüne bakarken onun koluna girip çıkarmak istedim fakat Taehyung bana engel olup yakınırcasına gözlerime baktı. Jennie'nin kolunu tutup benim yanımdan aldı ve içeriden çıktılar.
Çoğu kişi sarhoş olduğu için fazla umursamayıp partilemeye devam etmişti ancak hala bilinci yerinde olan insanların bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
Derin bir nefes alıp masadan Jennie'nin çantasını ve telefonunu aldıktan sonra kapıdan dışarı çıktım ve rüzgarın esmesiyle saçlarım hareketlenmeye başladı. Benim için zor bir partiydi ve bunu zaten bekliyorduk ancak Jennie için kesinlikle kabus olmuştu.
''Lisa!''
İsmimi duymamla kafamı arkaya çevirdim ve bana doğru koşan Jungkook'u görmemle omuz silkip tekrar önüme döndüm.
''Lisa, nereye gidiyorsun? Bugün hiç konuşmadık. Yanıma gelmeyecek miydin?''
Kaşlarımı kaldırıp söylediklerinde ciddi olup olmadığını merak ettiğim için ona döndüğümde kendinden emin bir şekilde bana bakıyordu.
''Nayeon ile mutlu görünüyordun. Benim olmama ne gerek var?''
Saçlarımı dağılmaması için kulağımın arkasına soktuktan sonra Jungkook'a tekrar döndüm.
''Rica etti, ben de yardım etmek zorunda kaldım.''
Söylediklerine gülümseyip ona biraz yaklaştım.
''Zorunda kaldın?''
Dediğime başını sallayarak onay verdiğinde aramızdaki mesafeyi tamamen kapattım.
''Elini tutup dans ettirirken de zorla mıydı?''
Bana cevap veremeden bakmayı sürdürdüğünde umutsuzca bakışlarımı etraftaki ağaçlara çevirdim. Yüzüne bakmaya tahammülüm yoktu.
''Tebrik ederim Jungkook. Kalbimi kırmayı başardın.''
***
Bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
betrayal high school, liskook
FanfictionŞizofreni, hastaların gerçek ile gerçek dışı olan olguları birbirinden ayırt edememesine yol açan, sağlıklı düşünce akışı, duygu kontrolü ve normal davranışa engel olan ciddi bir beyin hastalığıdır. ↺ #1 bangtanpink #2 jennie #5 liskook #5 jinsoo #1...